Sevgi öyle bir anlam taşıyor ki kültürümüzde neredeyse anlamını kaybetti. Kotzky’de çalışan görevlinin ilginç bir hikayesi var. Görevli genç bir adamla karşılaşıyor, tabağındaki balığın lezzetini çıkarmakta bu genç adam. Görevli, genç adama "Bu balığı neden yiyorsun?" diye soruyor. "Çünkü balığı seviyorum." diye yanıtlıyor genç adam.
"Ooo, balığı seviyorsun demek. İşte bu yüzden onu öldürdün ve pişirdin. Bana balığı sevdiğini söyleme, sen kendini seviyorsun. Çünkü balık o kadar lezzetliydi ki balığı sudan çıkardın ve öldürdün."
Sevgi dediğimiz şeyin çoğu balık sevgisidir. Genç çiftler birbirlerine aşık olurlar, değil mi? Peki bunun anlamı nedir? Bu demektir ki, aralarından biri diğerinin fiziksel, duygusal ihtiyaçlarını karşılayabileceğini düşündü. Erkek de, kız da diğeri vasıtasıyla kendi ihtiyacını karşılayabileceğini düşündü. Bu diğeri için sevmek değildir. Diğer kişi kendini tatmin için bir araç olur.Çoğu sevgi balık sevgisidir. Dışa dönük bir sevgi, ben ne elde edeceğim, ne vereceğim değildir.
Dessler'ın bir sözü var. İnsanlar önemli bir hata yapar, sevdiklerine verdiklerini sanırlar.
Ancak cevap, "gerçek" cevap verdikçe sevdiğinizdir.
Asıl önemli nokta, sana bir şey verdiğimde, sendeki bana yatırım yapmış olmamdır. Kendini sevmek doğuştan beri var olduğuna göre herkes kendini sever. Şimdi benim bir parçam sende olduğundan, benim sevdiğim bir şey artık sendedir.
Gerçek sevgi almak değil, vermektir.