Akış
Ara
Keşfet
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
Kitap Türleri
Dergiler
Çevirmenler
İncelemeler
Alıntılar
İletiler
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.38.11
Yaşam Bir Düştür Uyanmak Bizi Öldürür
Virginia Woolf
Merhaba sevgili kitapseverler
@destekyayinlari nın bu küçük ve şirin felsefe serisi çok güzel bence. Hiç sıkılmadan birçok önemli düşünür hakkında bilgi edinmek istiyorsanız ideal.
Bu kitabı okuyarak yazarın hayatı, eserleri ve düşünceleri ile ilgili bilgi sahibi oldum. İntihar etmiş olması üzücü.
.
Niçin kadınlar erkekler için, erkeklerin onlar için olduğundan daha ilgi çekicidirler ?
Bütün dünya bir sanat eseri ve de bizler bu sanat eserinin parçalarıyız.
Bir kız, bir oğlandan daha yalnızdır. Kimse onun yaptıklarıyla ilgilenmez. Ondan hiçbir şey beklemez. Çok güzel olmadıkça insanlar söylediklerini dinlemez.
“Bir insanın başka bir insana okumakla ilgili
Virginia Woolf - Yaşam Bir Düştür Uyanmak Bizi ÖldürürÖzgecan Şekerci · Destek Yayınları · 2020782 okunma
İhsan Oktay Anar olmak isteyen Kaan Murat Yanık'ın masalsı romanı. Kitabı sanırım kısaca böyle tanımlayabiliriz. Sonu hariç beğendiğim bir roman oldu. Doğu mistisizmini düstur edindiğini belirtmek gerek ki bence başarılı da olmuş.
Machiavelli bir “Makyevelist” mi ?
“Amaca giden yolda her şey mübahtır.” düsturu üzerine yapışmış , çok anlaşıldığını düşünmediğim biri. Zamanından çok daha ünlü ancak bu ün pek erdemli bulunan türden değil. Halbuki Machiavelli ‘nin hiçbir eserinde böyle bir düstur yoktur. Ona göre ancak devletin bekası için mübah olan şeyler olabilir . Bu ilkeyi tüm ahlaki ilkelere yaymak onu pek de tanımadığımızı gösterir. Kaldı ki döneminin koşullarından kopardığımızı da. Hükümdarı sıradan insan gibi düşünmemek gerekir , sahip olmasını beklediğimiz -erdem adı altında topladığımız- nitelikler mutluluk yerine hüsran getirebilir. Bu noktada hükümdar elbette akıllı ve cesur olmalıdır. Tıpkı bir tilki ve aslan gibi. Olumsuz eleştiriler yapsak da eserde İtalya’yı seven ve ayakta kalmasını isteyen , ülkesinin birlik ve düzenini kurmaya yardımcı olacağını düşünen biri var karşımızda. Kısaca Machiavelli bugün olumsuz anlamda kullandığımız Makyevelizm görüşünü hak ediyor mu ? Pek sanmıyorum. Kaldı ki eğer onu bu mübahlık ile eleştireceksek sıradan , gündelik ilişkilerimizde bile bugünkü kullandığımız anlamıyla büyük çoğunluğumuzun içinde bir Makyevelist var.
Yazarın ilk kitabıyla başlayıp bitirmenin mutluluğu ve buradaki tüm nasihatleri hayatıma ilmek ilmek işlemek duası ile başlıyorum..Kitapta o kadar güzel ve muazzam tespitler var ki insanın hayran olmaması elde değil.Kitap başlığı her ne kadar hanımlara hitap ediyor gibi dursa da aslında hem Müslüman bir erkeğin,hem Müslüman bir kadının,evli veya bekar Müslüman bir hanımefendinin ,evli veya bekar fark etmeksizin bir beyefendinin okuyabileceği güzel bir kitap.Kendinize düstur edinebileceğiniz ilkeleri oluşturan aynı zamanda ebeveynlerin çocuklarına karşı sorumlulukları ve onları nasıl yetiştirmek gerektiğine dair içerik sunan bir kitap.Zaman zaman ayet ve hadislerle desteklenip içeriğinin kuvvetli olmasına ve olayı daha da somutlaştırmada etkili ve bilgili olmuş.Müslüman kimliğini açıklayan ve somutlaştıran bilgileri içermiş.Bu yüzden bu kitabı tüm Müslüman şahsiyetlere,kimliklere cinsiyet ayrımı yapmadan önerebilirim.Kitabın bazı bölümlerini ağlayarak okumuştum.Beni âdeta başmbaşka bir yere götürdü.Kitapta beni etkileyen ve en sevdiğim kısmı ise şöyleydi:
"İffetinizle tanının! İffetinizle tarif edilin! İffetinizle bilinin!Karakteriniz iffet olsun!Şahsiyetiniz iffetinizle ayakta dursun!Örnekliğiniz iffetinize dayansın!Mücadeleniz bir iffet mücadelesi olsun! İffeti bütün hayatınıza hâkim kılın!Ruhunuza, kıyafetinize, davranışlarınıza,evinize,ailenize, çocuklarınıza, televizyonunuza, internetinize,sosyal medyanıza iffet prensibini hâkim kılın.!
İran Ve Avrupa
Genel olarak beğendiğim bir kitap oldu. Montesquieu İranlıların kendi aralarında mektuplasmasini bizlere olay örgüsü halinde aralarda kendi yorumunu katarak sunuyor. Dönemin İran ve Avrupa halki hakkında fikir sahibi olabileceğiniz gibi İranlıların mezhep farkından ötürü Türklere tiksinir gözle nasil baktığınıda görebiliyoruz. Müslümanlık demek yerine muhametçilik ve alevilik diye ayırmişlar. Dikkatimi çeken bir diğer şey ise İran toplumunda kölelerin ve cariyelerin kendilerini insan yerine koymamaları sadece efendilerinin mutluluğundan mutlu olmaları ve bunu kendilerine düstur edinmeleri olmuştu. Avrupaya gelicek olursak kitap bize Avrupa'lının yaşam biçimi örf ve adetlerinin bir İran'lının yaşam biçimi örf ve adetlerini sürekli karşılaştırma içinde sunuyor. Batı toplumlarının yönetim biçimleri yakın geçmiş ve geçmişlerinden bahsedilirken Fransız İhtilalinin temellerinin o zamandan da atıldığını görebiliyoruz. Kitapta pek çok yerde Türklere değiniliyor fakat nerdeyse her yerde düşmancıl bir bakış açısıyla bahsediliyor bunun en büyük sebebi ise Şia Sünni tartışmasıdır. Yanlış din empoze edilmiş toplumlarda kadının duygularının bastirilip önemsenmemesi baskılanmış duyguların bir zaman gün yüzüne çıkamayacağının düşünülmesi cahillikten başka birşey değildir diyip yazımı sonlandırıyorum.
Not: Bu kitabı önerip ufkumu her geçen gün genişleten Fatih Beyazkaya hocama teşekkür ediyorum.
Bu kitap, kaderine tevekkülünü ‘Biz doğduğumuzdan beri yoksulduk. Varlığı görmedik ki yoksulluktan şikâyet edelim…’ diyerek asla isyan etmeyen, Anadolu’nun masumiyet dolu kadere rızasını anlatan bir ozanın ahlâk ve tevazuyla dolu hayatının hikâyesidir.
“Yolcuya yolda azık gerek. Ömrü garip bir yolculuktan ibaret ozan için yollar yolları izlemiştir, yıllar yılları emip bitirmiştir. Şimdi kala kala ölmek kalmıştır son azığı yerine.”
Bu hikâye çocukluğunda esmer teni, güneş kavruğu suratı ve bahtının rengi karaya büründüğünden ‘horlanan, taşlanan; aslında tasavvufi bir yol olan Abdallık, sufi geleneğinden gelen, Bektaşî-meşrepli, Yunus Emre yürekli, insan sevgisini kendine düstur edinmiş, edep seviyesinde Allah’a âşık olan bir adamın hikâyesidir.
Yazar o kadar güzel anlatmış ki, okurken bir yandan da tekrar tekrar dinledim, sanki ilk defa dinliyormuşum gibiydi. Bir insan ölümsüz olabilir mi?! Oluyor işte. Neşet babayı saygıyla ve özlemle anıyorum, hep de anacağım. İyi ki okudum, iyiliği, dostluğu, samimiyeti, güveni, aşkı okudum bu kitapta. Keyfli okumalar dilerim…
