Galium(Orman iplikçiği)
Mayıs ayının bitkilerinden. Muhteşem bir kokusu ve rahatlatıcı bir etkisi varmış. Ormanda bu kokunun yayıldığını düşününce mest oluyor insan 🫠Eski toprak ebeler, kadına doğum yaptırırken bu bitkiden toplar, örtü niyetine kadının altına sererlermiş. Etrafa yayılan koku,hem anneyi,hem de bebeği rahatlatırmış... Ayrıca sakinleştirici özelliği de olduğu için doğumu kolaylaştırıyormuş. Çok iyi değil mi?😍 Bu bitkilerin, gardıroptaki güveleri uzaklaştıran bir etkisi de varmış. Bir başka özelliği daha var ki, çok şaşırtıcı geldi bana,Galiumlar eğer ki çok güçlü bir şekilde kokularını etrafa yayıyorlarsa, bu yağmurun yağacağının habercisiymiş.😯 Bu bitkilerin kökleri kaynatıldığında kırmızı rengini aldığı için yünlere,ipliklere renk vermek amacıyla da kullanılıyormuş. Bir de şöyle bir reçete vermiş; Bu bitkiyi 12 adet sapıyla alacak kadar kurutup ( 3-4 saat) şarabı üzerine dökerek 2 saat bekletin ve için diyor. Eşsiz bir lezzet çıkıyormuş ortaya. 🙆
Pollyanna'ya Son Mektup
“aşk mektupları elbette yakılmalı, geçmiş en soylu yakacaktır.” (nabokov) muhabbet kuşumuz öldü arkasında uçuşan tüyleriyle mavi bir sonbahar bırakarak biliyorsun ölüm, mavi boş bir kafestir kimi zaman acıyı hangi dile tercüme etsek şimdi yalan olur pollyanna uyuyamadığım gecelerin sabahında gözaltlarımdan mor çocuklar doğardı mor çocuklarıma
Reklam
Orta Yaşlı Mütercimin Hikâyesi
Taş duvarlar neredeyse iki adam boyundaydı. Küfeki taşının rengi ve dokusu Mimar Sinan'ın lisansıyla konuşmaya devam ediyordu asırlar sonra. Yılların sessizliği bu duvarların her anını bir harç gibi bir arada tutuyordu. Gizlenen adımlarla yanından geçiyordu mütercim, duvarın ardıyla ilgili gül kırmızısı hayaller kurarken. Yakın bir geçmişe
12 Ağustos Kanada’daki yeni evime taşındım. Çok heyecanlıyım. Burası çok güzel. Dağların manzarası muhteşem. Onların karlarla kaplı halini görebilmek için sabrımı zorluyorum. 14 Ekim Kanada dünyanın en güzel yeri. Yapraklar kırmızı ve turuncunun tonlarına dönmeye başladı. Bir atla kır gezintisi yaptım ve bir sürü geyik gördüm. Çok güzeller.
GÜLERDİ
Maviye çalan denizlerin kıyısına Bir sandal yanaşırdı Ben kalkıp ona giderdim Sap sarı yüzümle, zayıf dal gibi bir adam olur giderdim Kollarımda derman yoktu Şöyle bir kucaklasam Kollarımdaki dermansızlıkla giderdim Gözüm fenerin ışığında Ha gördü ha görecek beni İçimdeki korkuyla giderdim Kimse kırılmasın bana Kavuşma saati gelince Yüzümün birden rengi degişir Kırmızı şaraplara dönerdim Gördüm mü yüzünü Şu elim var ya şu elim onu nereye koyacağımı bilemezdim O gelirdi, deniz dalgalarının sesiyle Yüzü denizin yakamozuna benzerdi Kimseler görmezdi bizi Gecenin koynunda beyaz bir örtü gibi Sandalın bir ucu o olurdu bir ucu ben Geceydi, sevgilimdi, anam babam kardeşimdi gülerdi, gülerdi, gülerdi.. C.S.A
Sevgi
O Bana Pis Solcu Derdi, Ben Ona Pis Ülkücü Bir parkta gördüm onu! Hiç tereddüt etmeden yanına gidip, pardon konuşabilir miyiz dedim? Konuşmak istemiyorum dedi. Israr etmeye niyetim yoktu. Zaten can sıkıntısından gidip konuşmak istemiştim. Oraya da, bir dersten kalmıştım ve o dersi orada almak için gitmiştim. Şehir yabancıydı, insanlar da öyle;
Reklam
44 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.