Hayal mi gerçek?
Gerçek mi hayal?
İkisi de mi gerçek?
İkisi de mi hayal? . . .
Hem gerçeği hem hayali muallakta bırakan bir obsesif şüphenin romanı:
Puslu Kıtalar Atlası
Eflâtunî bir girdap içinde büyük daireler çize çize derinlere doğru efsunlanmış ve yarı-anestezik bir halde duhul ederken birden son sayfaya gelmemle birlikte geceyarısının bir kör
Cengiz Dağcı'nın ilk kez 1996 yılında yayımlanmış romanı. Kitabı çok beğendiğimi söylemeliyim. Kitap, İzmail Tavlı adında, Kırım'da doğmuş, sonrasında 2. Dünya Savaşı yıllarında Ruslar adına savaşırken Almanlara esir düşmüş bir adamın hayatını anlatıyor.
Şimdi ben nereden başlayacağımı bilemediğim bir romanla ilgili yazıyorum bu satırları.
İlk olarak filme uyarlandığını duydum ve o sırada Hakan Günday kitaplarını kronolojik bir sırada okuyordum ve Daha kitabına sıra gelene kadar kendimi tutamayarak filmini izledim bu neye sebep oldu kitabı okurken olayların filmde olduğu gibi gerçekleşmesini bekledim ve farklılaştığı anda bambaşka bir tad alarak okurken almış olduğum zevki daha
Şimdi her zamankinden daha çok unutulmuş hissediyorum kendimi.
Birkaç adım atıp duruyorum. Tam bir unutuluş içindeyim, unutuluşumu tadıyorum, iki kent arasındayım, biri bilmiyor beni, öteki de tanımıyor. Kim hatırlıyor ki beni?