İlk olarak kitap için bir kişisel gelişim diyebilir miyim bilmiyorum. Ancak ilk sayfasından itibaren ana karakterlerimizden Mina’nın aşk hayatında acıların kadını olarak sürekli dön dolaş aynı şeyleri yaşaması ile başlıyoruz. Yıllardır kendine acıyarak ve sürekli başına gelen aynı şeyleri yaşadıkça bunu kaderi gibi kabullenen Mina için film Celal ile yaşadıklarından sonra kopuyor. Ve tam olarak burada kitapta adlandırdığı gibi Mina kendini geliştirme ve bulma içerisine giriyor.
Kitapta çok fazla aynı hikayeler ama değişen kişiler vardı. Altını çizdiğim yerler, almamız gereken bazı mesajlar evet güzeldi ama beni çok içine çeken ve evet bana çok şey kattı diyebildiğim bir kitap olmadı. Çok fazla seveni ve okuyanını gördüğüm için almıştım ama bende bir heyecan yaratmadı diyebilirim.
Kitabın bazı bölümlerinde -tartışmaya açık bir durum mu onu da bilemiyorum- yaşanan travmaların basitleştirildiği gibi bir hissiyat uyandırdı bende. Sanırım bu biraz herkesin kendi yolunda kendi yöntemleriyle aşması gereken konular. Ancak bu şekilde ifade edilmeli mi bilemedim. Rahatsızlık uyandırdı.
Okuyanlarınız varsa onlarında fikirlerini duymak isterim tartışmaya açıktır.
… ama yaşadığım bu değil ki. Güçsüz ve yorgun hissediyorum kendimi. Bir savaş meydanından geçerek gelmişim o günden bugüne. Darbeler ala ala, yıkıla kalka, uyarıları duymayarak,”Dur!” işaretlerini görmeyerek… Sadece içimdeki, “devam, sonuna kadar devam” diyen sese kulak verip, orası burası darmadağınık bir hale gelmiş ve hedefimin kapısına dayanmışm. Son metrelerde çok yorgun olsam da, gittim yönden artık emin olmasam da, o sesin peşinden gitmektan başka bir şey yapamıyorum.
Seni seviyorum sözünü görünce, yüreğinde hayatta kalmak için müthiş bir istek uyanmış, birden gereksiz tehlikelere atılmayı aptalca bulmaya başlamıştı.
Yaptığınız, söylediğiniz ya da düşündüğünüz her şeyi en küçük ayrıntısına kadar açığa çıkarabilirlerdi; ama nasıl işlediğini sizin bile bilmediğiniz, yüreğinizin içi sırrını korurdu.