Yukarıda anlatılan tüm bu bilgiler ışığında bu kısmı toparlayacak olursak şunu söylemekte fayda var. Sevgili kadınlar, özetlediğimiz bu anatomik ve fizyolojik farklılıklar nedeniyle erkeklerin sizleri dinlemekte zorlanması aslında oldukça doğal bir durumdur. Bu nedenle, kendinizle ilgili komplo teorileri üretmenize hiç gerek yok. Tabii sizin işitme ile ilgili böyle bir sorununuz olmadığı için bu konuyu kavramakta zorlanabilirsiniz ama erkekler açısından ne yazık ki durum böyle. Yani televizyon izleyen veya bilgisayar başındaki bir erkeğe bir şey anlatmayın. Sizi duyamayacaktır. O nedenle eğer gerçekten söylemek istediğiniz önemli bir şey varsa önce erkeğin o an uğraştığı konu neyse ilk olarak onu ortadan kaldırın. Eğer televizyon izliyorsa televizyonu kapatın. Bilgisayar ile uğraşıyorsa onu bilgisayardan uzaklaştırın. Geçin karşısına, gözlerinin içine bakın ve ne söylemek istiyorsanız onu söyleyin. Unutmayın, cümleleri tekrarlamak yok. Bu uzun uzun yazdığım mesele en fazla beş saniyenizi alacaktır. Eğer bu konuşma sırasında üzerinizde dekolte bir kıyafet de yoksa erkek ne dediğinizi çok iyi anlayacaktır. Çünkü sizi duyabilecektir. Bu yaklaşım size biraz abartı gibi gelebilir ama inanın oldukça işe yarıyor.
Sayfa 77
Gözlerimizin ve kalplerimizin yerinden sökülüp atılmak için varolduğu söylenebilir mi ? Yine de bu kötü bir şey değil, belki biraz abartı var ama aslında her şey abartılı, abartılamayacak olan tek şey ise özlemdir. Özlemek büyük bir gerçekliktir ama özlemdeki gerçeklik de tam bir gerçeklik değil, diğer her şeyde olduğu gibi abartılı ve yalan bir gerçekliktir. Bu sana saçma ve anlamsız bir görünebilir ama doğru olan bu.
Sayfa 300Kitabı okudu
Reklam
HÜRMÜZ: İşte o Hürmüz de benim. İzin verirseniz hikayemi ben kendim anlatayım size. Az önce masalımıza başlayan cadalozun anlattıklarına inanmanızı istemem. Çünkü masallarda daima abartı vardır. Yedi koca! Yok deve! Daha neler canım. Benim..bir sayayım…Sadece beş tane kocam var. Bir kadında aynı anda kazık kadar beş koca çok gibi gelir sizlere ama
“Sanma ki dert sadece sende var. Sendeki derdi nimet sayan da var” demiş Mevlana Hazretleri. Bence çok da güzel demiş. Çünkü biz insanlar bizlere verilenlerle yetine- meyen her zaman daha fazlasını isteyen, arzulayan varlıklarız. Oysa biraz genelleme yapsak belki de hiç olmadığı kadar şükredeceğiz halimize ve sıkıntımız kendiliğinden ortadan kalkmış olacak. Mesela kendimizi beğenmiyor olabiliriz. Oysa gözleri görmediği için kendini ölene kadar göremeyen insanlar var. Düşünüp, şükretmeyi bilmeliyiz. Fakir olmamız mı sıkıntı? Ben bu satırları yazarken bile açlıktan ölen binlerce insan var. (Abartı olduğunu düşünebilirsin her gün 400 milyon insan aç yatıyor.) Ve belki de sorun sevgilinin seni terk etmesidir. Hiç düşündün mü annesiz, babasız ve kardeşsiz kısaca kimsesiz yaşamak zorunda olan insanlar var. Onların yerinde olsak daha mı iyi olurdu. Ben hiç istemezdim doğrusu. Bu yüzden boş ver giden gitsin biz kalanlara şükredelim…
“Yine de bu kötü bir şey değil, belki biraz abartı var, ama aslında her şey abartılı, abartılamayacak olan tek şey ise özlemdir. Özlemek büyük bir gerçekliktir, özlemdeki gerçeklik de tam bir gerçeklik değil, diğer her şeyde olduğu gibi abartılı ve yalan bir gerçekliktir.”
Sayfa 313Kitabı okudu
«Kimi kayıp yakını ise kendi iç dünyasında gerçek acıyı hissetmemek için ziyaretçilere çok acı çekiyormuş izlenimi yaratır ve duygularını dramatize eder. Bayılmak, kasılmak, dövünürcesine ağlamak, bağırmak ve ağıt yakmak, gelenleri etkilemek için olabilir. Taziye için ziyaret edenlerin "ne kadar çok acısı var" diyerek ona üzülmesi kayıp yakınını rahatlatır. Bu sayede kayıp yakını, yaşamak istemediği ve kaçtığı gerçek kötü duyguları etrafına yükler ve rahatlar. Dikkatli bir gözlemci "burada sanki biraz tiyatrovari bir şeyler var, bir abartı var" diyerek durumu fark edebilir. Aslında bu kayıp yakını yasını yaşamamakta ve ölüyü kullanarak fark edilmek, görülmek, görünür olmak, ilgi çekmek gibi ihtiyaçlarını karşılamaktadır.»
Sayfa 139
Reklam
14 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.