İnceliğim, dal gibiliğim, ellerim... İnsanın hayatla kurduğu ilişki en çok ellerinden okunurmuş. Ellerimden okunuyor:
Sakin, zarif, yavaş, kuru. Usul usul saça, yaprağa, suya, kapıya değiyor. Usulca günü geceye, geceyi güne çeviriyor.
Ellerim, hayata karşı yeni bir merhamet.
Peki ya o dağlı, ya o leyla?
Kar kıvamı, yanış, yakış, dönüş, düşüş tasarımı?
Aşk ve maraz, ihanet ve yara, ömür ve hafıza; dünyada bulunmanın bahaneleri, dünyada bulunmanın halleridir. İşte bunlar üstüne düşünüyorum, kaç zamandır, burada, bu dingin bahçede, bu sessiz odalarda. Sana gelmek için ağrımı uyandırmaya çalıştım ama olmuyor. Mayalanmış o, mantarlanmış, beni bilmiyor. Çok zamandır bunlar: Sessiz ayaklarım, sessiz konuşmalarım, sessizlikten neredeyse unuttuğum nefeslerim, iççekişlerim. Ellerim, çiçekler, bahçe.
Burada, Kırklar'da, bu sakinlikte.