Konferanslara katılmak, katılımcıların cinsiyet yoğunluğu ara ara tartışma konusu olabiliyor. Konferanslara gitmeyi entelektüellik belirtisi, ilim öğrenme nişanesi olarak görmüyorum. O konferanstan bu konferansa koşarak hiç kimse alim olmaz ki gidenlerin de böyle bir iddiası olduğunu düşünmüyorum zaten. Hatta bazı konferanslar vakit kaybından
Bireysel psikolojinin kurucusu olan Adler'in ismine psikoloji araştırmalarım sırasında defalarca rastladım ancak kitaplarını fırsat bulup okuma imkanım olmamıştı. Yazarı tanıma kitabım olarak İnsanı Tanıma Sanatı'nı okudum, okumam epey zaman sürmüs olsa da iyi ki okumuşum dedim.
Öncelikle kitabın diline değinmek istiyorum: Benim gibi psikoloji alanında ihtisas yapmayan kişiler için kitabın dilinin oldukça sade olduğunu düşünüyorum. Mesleki terminolojiler neredeyse yer almıyor diyebilirim.
İçerik kısmında Adler, konuların her birini alt başlıklara ayırarak tek tek inceleme yoluna gitmiş. Kitapta ele alınan başlıklar oldukça ilgi çekici bunun yanı sıra bu konularla alakalı uzmanlara danışan kişilerin örneklerine yer verilmesi çoğu noktada konuyu gereksiz yere uzatsa da muhtevayı somutlaştırmak adına faydalı olmuş.
Kitapta anlatılan konular daha önceden okuyup bilgi sahibi olduğum konular fakat anlatılanlara farklı bir uzmanın perspektifinden bakmak ve bu sırada onun kurucusu olduğu bireysel psikolojiyi keşfetmek benim için güzel bir birikim oldu. Bireysel psikoloji, insan ve onun doğası hakkında okumalar yapmak isteyen okurlara tavsiye edebileceğim bir kitap. Keyifli okumalar dilerim.