Evlatlık Yusuf
Geçen aklıma geldi. Bu aralar bir evlatlık mevzusu dolanıp duruyor bunun üzerinden bilen bilmeyen herkes bir şeyler karalıyor. Ancak bu eleştirilerin ne kadarı tutarlı asıl husus bu bence. Zira çoğu kişi insaflı davranmıyor bu konuda. Kuyucaklı Yusuf romanı geldi aklıma. Okuyanlar bilir ordaki başkahramanımız Yusuf un tüm ailesi ölmüş idi ve kaymakam onu evlatlık edinmişti. Kaymakam ın bir de Muazzez diye bir kızı vardı. Muazzez ile Yusuf birbirlerini seviyorlar sonradan hatta evleniyordular yanlış hatırlamıyorsam (yanlışım varsa düzeltin). Roman Türkiyede en çok okunan on roman içerisinde yer alıyor (bu siteyi baz aldım). Kahir ekseriyetle sevilen bir roman. Karakterleri de çok sevilir Yusuf un yiğitliği nam salmıştır hatta. Ama Yusuf u ahlaksız olarak niteleyen tek yazı görmedim ben. Evlatlık müessesi üzerinden bizlere insafsız eleştirilerde bulunanlara göre Muazzez Yusuf un kız kardeşi değil midir, o halde yaptığı çok ahlaksızcadır. Bize göre ve topluma göre (romanın içindeki kasaba halkı çok tepki gösteriyor muydu tam hatırlamıyorum, bilen yazabilir) bir sorun değil bu. Gayet de meşru bir çerçevede değerlendiririz o ilişkiyi. Yusuf moderniteye ayak uyduramadı ve aşka yenik düştü, ey muhatap çık bakalım işin içinden.
413 syf.
·
Puan vermedi
·
6 günde okudu
Ah benim canım Cengiz Aytmatov'um... Sen ne güzelsin! Dili bu kadar akıcı bir yazarı uzun zamandır okumamıştım. Asla sıkmıyor sizi, su gibi akıyor kitap. Birçok konuyu ele almış olmasına rağmen hiçbir karışıklık yaşamadan, bütün karakterleri içselleştiriyorsunuz. Okuduktan sonra biraz boşluğa baktıran bir kitap çünkü bitişini kabullenmek zor. En çok mankurt efsanesi sarstı beni. Etkisinden bir süre çıkamadım. Ne çok acı var bilmediğimiz. Bizim okumaya dayanamadığız şeyleri insanlar yaşıyor, ne kadar üzücü. En sevdiğim noktalardan biri de yazarın mıçmıç sıradan aşk hikayelerine çok değinmemesi. Kendi kültürüne önem vermesi ve bizi de bu konuda bilgilendirmesi. Dostluk yazar için çok önemli. Bu konuyu o kadar güzel ele almış ki tek tek dostlarıma sarılmak istedim sürekli. Böyle yazarların oluşu beni çok umutlandırıyor. İyi ki varsın Aytmatov! Trenler benim hep en sevdiğim ulaşım aracıydı ama bu kitaptan sonra trenlere çok daha farklı bakıyorum. Trenler bazen hüzün oluyor, bazen umut, bazen de hayal kırıklığı... Ne olursa batıdan doğuya, doğudan batıya gidip geliyorlar.
Gün Olur Asra Bedel
Gün Olur Asra BedelCengiz Aytmatov · Ötüken Neşriyat · 202117 okunma
Reklam
384 syf.
7/10 puan verdi
3 eserini tek bir eserde toplamışlar. imgelerden kaçabilmek mümkün değil... puan 3 kitabın ortalaması... İlhan Berk'in İstanbul'a karşı özel bir duyarlılığı var diye düşünüyorum. Her şiirinde İstanbul'u özel ve birbirinden farklı bir tasavvurla anlatıyor. Bu yazınsal duruş nezdimde saygıyı hak ediyor olmalı ki etmelide. Zaten
Aşk Tahtı 1976 - 1982
Aşk Tahtı 1976 - 1982İlhan Berk · Yapı Kredi Yayınları · 2016180 okunma
120 syf.
8/10 puan verdi
Dünya, Dünya olalı böyle bir yazar görmedi... Dostoyevski'yi tanıyorum diyenler gerçekte ne kadar tanıyor? Onun kitaplarını okudum diyenler gerçekte nasıl okuyor? Onun gibi muhteşem bir yazarı anlayabilmek için ömrünüz yetmeyebilir. Bendeki Dostoyevski sevgisi yavaş yavaş oturmaya başladı. Eskiden sıkılarak okuduğum, yarım bıraktığım Dosto'yu
Dostoyevski
Dostoyevskiİzzet Tanju · Ötüken Neşriyat · 200716 okunma
144 syf.
9/10 puan verdi
·
29 saatte okudu
Mavi bir otobüsün içerisine bütün ülkeyi doldurmuş Mehmet Bey. Ben öyle gördüm en azından. Bilhassa günümüzdeki toplum yapısında gördüğümüz belli başlı insan profilleri var otobüste, seçmece yapılmış. İyisi de var kötüsü de, zalimide var mazlumu da. Aynı ülkemizdeki gibi. Yazarımızı artık tanıyoruz. Neredeyse bütün kitaplarını okuduk. Üslubu,
Yola Düşen Gölgeler
Yola Düşen GölgelerMehmet Yılmaz · Roza Yayınevi · 2019167 okunma
Ama bu toprak denilen şeyi anlayamıyorum.  Kimyacı tahlil eder. İçinde şu, şu var, der. Ama tohum içine girince yalnız ona lazım olan şeyleri cömertçe vermesi ne demek?  Kokuyu, rengi, madenleri, vitaminleri, çileği, fosforu, arseniği, şekeri, bilmem ki daha neyi? - Ama yalnız o mu? Ya su? Ya güneş? - Onun kadar mütevazı olmadıkları için bana ikinci derecede imiş gibi geliyorlar. Yağmur, dua, rica bekliyor sanki yağmur. Şarıl şarıl toprağa aktığı zaman seviniyor, "Allahım, çok şükür! " diyoruz.Ne de güneş gibi pırıl pırıl parlayarak, "Hepinize bir şeyler veriyorum, ben olmasam işiniz dumandır, ben olmasam yaşayamazsınız" der  toprak. O, sessizce çamur, balçık halinde ayaklarımızın altında bütün kış, potinlerimizi, üstümüzü kirleterek cansız, kara, kırmızı,  sarı, külrengi, simsiyah yatar. Sonra baharla beraber içindeki sevinci boşaltıverir. Hiç durmadan bol bol dağıtarak bize bir bayram gösterir. Çayırlar yoncalarla, bayırlar gelinciklerle, papatyalarla dolar. Çalı  süpürgeleri bile gülerler. Karşılığı için hiçbir şey istemeden veriyor o. Cömerttir, cömert ! Sonra vakti gelince, bize yeter dereceye kadar bir bayram gösterdikten sonra, yine alır kucağına, çürütür, doğurur. Çürütür, doğurur.
Sayfa 207 - Papaz EfendiKitabı okudu
Reklam
1.000 öğeden 171 ile 180 arasındakiler gösteriliyor.