Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Ferîdun Buendîa

Fakat, meşrutiyet-i hakikiyenin müsemmasına ahd ü peyman ettiğimden, istibdat ne şekilde olursa olsun, meşrutiyet libası giysin ve ismini taksın; rast gelsem sille vuracağım. Fikrimce meşrutiyetin düşmanı, meşrutiyeti gaddar, çirkin ve hilâf-ı şeriat göstermekle  meşveretin düşmanlarını çok edenlerdir. Tebeddül-ü esma ile hakaik tebeddül etmez.
Reklam
Kendinden emin olmayanlar başkalarının varlığını tehlikeli bulurlar.
Îd e û herkes ji dîdara te lê pîroz e ‘îd Ez tinê mehrûmê dîdar im bi sed menzil be‘îd

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Seîdê Kurdî
Evet, hakikî Türklere pek hakikî dostane ve uhuvvetkârane münasebettar olduğum hâlde, böyle sizin gibi frenkmeşreplerin Türkçülüğüyle hiçbir cihette münasebetim yoktur. Nasıl bana teklif ediyorsunuz? Hangi kanun ile? Eğer milyonlarla efradı bulunan ve binler seneden beri milliyetini ve lisanını unutmayan ve Türklerin hakikî bir vatandaşı ve eskiden beri cihad arkadaşı olan Kürtlerin milliyetini kaldırıp onların dilini onlara unutturduktan sonra, belki, bizim gibi ayrı unsurdan sayılanlara teklifiniz, bir nevi usul-ü vahşiyane olur. Yoksa sırf keyfidir. Eşhasın keyfine tebaiyet edilmez ve etmeyiz!
Risale-i Nur mânâsız bir kültür hareketi değil, köklü bir inkılab hareketidir. Seyda İzzettin Yıldırım
Reklam
Çünkü, bu gaflet zamanında, hususan tarafgirane mefkûreler sahibi, her şeyi kendi mesleğine âlet ederek, hattâ dinini ve uhrevî harekâtını da, o dünyevî mesleğe bir nevi âlet hükmüne getiriyor. Halbuki, hakaik-i imaniye ve hizmet-i Nuriye-i kudsiye, kâinatta hiçbir şeye âlet olamaz. Rıza-yı ilâhîden başka bir gayesi olamaz. Halbuki şimdiki cereyanların tarafgirane çarpışmaları hengâmında bu sırr-ı ihlâsı muhafaza etmek, dinini dünyaya âlet etmemek müşkilleşmiş. En iyi çare, cereyanların kuvveti yerine, inayet ve tevfik-ı ilâhiyeye dayanmaktır.
- Dünya ne ise oydu; ben de ne isem o oldum -uyuşamadık. Hepsi bu.
"bütün yoksunluklarımla, kusurlarımla, bozukluklarımla, ben benim... "
"Orucun ilk günü, kararmaya yüz tutmuş kalpte küçücük beyaz bir benektir, ilk günkü hilâl gibi ince bir göz kırışığıdır. Kalbin bir ucunda başla- yan bir ağartıdır. Fakat ay nasıl gökte gün gün büyür, ilkin bir nar, bir kalb büyüklüğüne erer, sonra daha da büyüyerek göğdeleşirse, orucun ağartısında, günler ilerledikçe, bütün kalbler bir ayna gibi aydınlanınca, birbirlerinde yansıyarak islâm topluluğunun ruhunda dışardan gelip onları ayıran zarlar ve kabuklardan kurtularak kaynaşacaklar ve bir tek kalb haline gelecekler. Müslümanların kalbi, birbirinde eriyerek ve kaynaşarak bir tek kalb haline gelecek, ayın on dördü bir ay büyüklüğünde bir kalb haline."
Övgü ve sövgü, yazı-tura gibi aynı cehaletin iki farklı görünüşüdür.
Reklam
Bir insanın yeryüzünde başına gelebilecek en büyük musibet anlamlandırma yetisini kaybetmesidir.
Alışılmışa alışmayan insandır temelde uygar kişi - içinde bulunduğu toplumsal çerçeveye alışır alışmasına, ama alışmaya alışamaz bir türlü. Garipser durur...
"Kendi yönünü bulamayan kişi için, 'yol' yoktur - bir sürüklenmedir bütün 'yürüme'si. Kendi yolunu bulamayan, bütün yolları boşuna yürür."
Anlaması hiç bitmez Uygar kişinin; anlamadıklarının da sonu gelmez - hep anlamayan insandır uygar kişi; çünkü şunu anlamıştır: anlaması biterse, uygarlığı da bitmiş demektir
Kişi ancak kendi kendini atlatarak varolabilir: ­ Kendini tam ve sürekli bir bilinç içinde tutmaya çalışan kişi, ölümün kapısına dayanır-intiharın ...
787 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.