Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bu asrın ilk yıllarında Boğaziçi en çok hatıra getirdiği eski venedik gibi sanki bir göl tarzında kendi üstüne kapanmış ve kendine mahsus adetleri ve zevkleri olan büsbütün hususi bir alemdi.
Bu günler ve geceler içinde güzel sesli müezzinler gönüllere göklerin merhametini, rahmetini, şefkatini, şefaatini ve şiirini döker, ezan sesleri, beş kere geniş ve açık ufukları ve ruhları doldururdu.
Sayfa 15 - EverestKitabı okuyor
Reklam
Edebiyat sözcüğünün mecazi anlamını biliyorsunuz tabii: "boş, gereksiz, yapmacık ve özentili sözler". Başkalarıyla paylaşmak arzusuyla, "Boğaziçi Mehtapları"ndan hepi topu üç beş sayfayı yüksek sesle okudum. Şaşkın, bıkkın bakışlarda edebiyatın mecazi anlamından kaynaklanmış huzursuzluğu yakaladım. Neden saklayayım: O bakışlardan, o huzursuzluktan hastalıklı, kötücül bir sevinç duydum. Sevinçlerim epeydir böyle.
"İnsana en çok sükût ve şiir söylemek yaraşır."
Her şey rüyaya benzer , her sey rüyadır.
Musikî dinlemek,çok kere, rüya görmeye benzer. Kendimizi çalgı seslerine salıversek, rüyalarımızda olduğu gibi, geçmiş zamanlarımız bize geriye gelir. Kaybettiğimiz hisler ve terk ettiğimiz fikirler yeniden bizim olur. Eski ilkbaharların ah! o kadar nazlı ve hülyali gönülleri yeniden açılır. Eski saffetli günlerimizin sütünü içeriz. Yıkılmış evimiz yeniden kurulur. Sevgili ölülerimiz dirilir. Elimizde bir oyuncak gibi kırılmış kâinatimizdan bir takım parçalar, elimize tekrar geçer. Eski ömrümüzden kesilmiş birtakım zaman parçaları ruhumuzu tekrar sarar. Yaşamamış olduğumuz hayatların hatıralarına bile ereriz. Icimizde daha tatmamış olduğumuz lezzetlerin ve saadetlerin hatıralarını buluruz. Hissettiklerimizin hakikatine inanırız ve yine tıpkı rüyalarımızda olduğu gibi, her gördüğümüzü, her duyduğumuzu, her düşündüğümüzü tam bir kolaylıkla unutup bırakarak, şekilden şekile giren bir bulut gibi, başka bir manzaraya, başka bir hisse, başka bir fikre geçeriz. Zaten böyle, yalnız bunu musiki değil, her şey rüyaya benzer, Her şey rüyadır.
Sayfa 79 - Yky
İnsan tasvirinden
/Kimi ilk gençliklerinin cennet zamanlarını, kimi gençliklerinin buhranli aşklarla yanan zamanlarını, kimi ihtiyarlıklarının artık gözleri açılmış ve meyus zamanlarını yaşayan ve hepsi de dünyaya getirdikleri huylarla büyümüş ve yaşlanmış zavallı emekli çocuklar olan bu insanların,/ bütün kalabalıklarda olduğu gibi, burada bulunanlar arasında da her çeşitten numuneleri vardı.
Sayfa 63 - Yky
Reklam
Hayattan keyif alanlarin zıttı
Zira daima böyle hayattan haz alan bir zümrenin etrafında -dalganın ayırdığı köpükler gibi - merkezlerinden kenarlara itilerek, daima daha uzaklaşarak giden, fakat kendilerini iten merkezi de beğenmeyen ve tasvip etmeyen muhalifler bulunur.
Sayfa 66 - Yky
"Gül hazin, sümbül perişan, bağa zarın şevki yok! Başka bir hâletle çağlar quy-i barın şevki yok!Ah eder, inler, nesîm-i bî-kararın şevki yok! Geldi amma neyleyim, sensiz baharın şevki yok!"
Zira yeryüzünde, baş döndürücü bir boşluk kenarında geçen ömürlerimizde, bir daha bulmamak üzere kaybettiğimiz sevgili ölülerimize gösterebileceğimiz en büyük sadakat onları hatırlamak ve en büyük ihanetse onları unutmak olmaz mı?
Hemen hiç kimse zamanın kendine mahsus çerçevesi içinde kalmaya razı olmaz. Hal içinde yaşayanların bir kısmı istikbale vurgun, bir kısmı da maziye âşıktır…
Reklam
Boğaziçi mehtabı... bülbül seslerinin dinlendigi eski Boğaziçi günlerinden..
... nihayet güya bir altın fanus içinden akseden gül sarısı donuk bir aydınlıkla aydınlanmış tılsımlı, esrarlı ve mor gecede kayık veya sandala binilir, üstlerine garip bir füsunla ışıklar dökülmüş menekşe renkli sularda mehtaba, yani gezinmeye, seyretmeye, saz dinlemeye ,yani his ve zevk ve hayal avına çıkılırdı..
Sayfa 48 - Yky
Musikiye susamış olanlara, saz, çoktan bekledikleri bir rahmet gibi bol bol yağarak, döktüğü hulya ve şiir ile, ruhların kurumaya yüz tutmuş tekmil topraklarını sular ve bütün hayal ve teselli çiçeklerinin açılmasına yarardı.
Sayfa 46 - Yky
Dilruba cümle
Zira hayatın binbir tesellisi içinde mehtaba ve saza ve ikisinin bir olarak ruhumuza döktükleri şiire ve aşka..
Sayfa 46 - Yky
Musikî ve zaman
Saz sesleri, içlerinde taşıdıkları bir eski zaman için sallanan bir beşik ve söylenen bir ninni gibi duyulur. Bu eski sesler içinde geçmiş zamanlar uyuyor, uyanıyor, geriniyor, yaşıyor gibidir. Sazın imalelerle terennümleri bu ahenklere göre yaşanmış zamanlara öyle birer mahfaza olmuştur ki, bu sesleri işitince asıl duyduğumuz, içimizde yaşayan bir geçmiş zamandır. Saz dinlemek, eski zamanın kabuğundan soyulmuş meyvesini yemek gibi, kokusunu, lezzetini tatmak ve bu zamani tekrar yaşarcasına hatırlamak oluyor. Zaten hatırlamak her zaman biraz tekrar yaşamak değil midir? Mazimiz, hatırlayabildiğimiz nispette, tekrar tekrar yaşayabildiğimiz hayatımızdır.
Sayfa 33 - Yky
Boğaziçi gecesi
Gece bize sevdiğimiz bir musiki gibi tesir eder.Hicbir zaman karanlık her şeyi kaplamaz. Onun içinde mutlaka sönüp yanan gizli, yumuşak ışıklarla fosforlu bir parıldayış vardır. Hiçbir zaman hava boşluk gibi duyulmaz. Onun içinde mutlaka bize onu bir vücut gibi duyuran kokular, nefesler vardır. Hiçbir zaman sükût tamam olmaz. Onun içinde mutlaka ona uyan bir mırıldanış ve sayıklayiş vardır. Boğaziçi gecesi bir uyku değil, bir rüyadır.
Sayfa 30 - Yky
804 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.