Natüralizmin etkisiyle romandaki olaylar tüm gerçekliği ve çıplaklığıyla okura sunuluyor. Başkarakterimizin fikriyatı çoğumuza yabancı olsa da finalde toplumun kabul edebileceği bir yargıya varılmış. Romandaki olayların rahatsız ediciliği bir kenara bırakılırsa Hürrem Bey’in ve Sabiha Hanım’ın hayata, edebiyata ve sanata dair görüşleri yazarın entelektüel birikimini ortaya koyuyor. Bu açıdan romanın besleyici olduğu söylenebilir. Okurken keyif aldığım ve farklı perspektifleri görebildiğim bir romandı. Hüseyin Rahmi’yle tanıştığımız bu roman diğer eserleri için bir kapı oldu.
Halide Edip’in zarif kalemini bütün ustalığıyla kullandığı bu eserde dönemin baskısı içinde kendisini bulmaya çalışan karakterlerin hayatlarına dahil olma fırsatı buluyorsunuz. Kitaptaki en güçlü karakterin Vehbi Dede olduğunu düşünüyorum. Batı’ya yönelimin görüldüğü ve Türkiye çekirdeğinin kırılmaya başladığı bu dönemde garbın etkisi hissedilse de Vehbi Dede’nin temsil ettiği manevi güç tüm karakterlerin ruhuna işlemiş vaziyette görünüyor. Sinekli Bakkal’ın doğu ağırlıklı teması eserin sonuna doğru batıyla sentezlenmiş şekilde karşımıza çıkıyor. Böylece zirveye ulaştığını söyleyebiliriz. Tüm karakterler incelikle işlenmiş, her birinin hayatı ayrı şekilde kitaplaştırılabilir… Müzik ve edebiyatın kusursuz uyumu her sayfada okuru etkisi altına almayı başarmış… Yazarın kalemi en üst seviyede.
Sinekli BakkalHalide Edib Adıvar · Can Yayınları · 202218,5bin okunma
Ayaşlı ve Kiracıları, kahramanlarının çokluğuyla bana Rus romanlarını anımsattı. Esere sürekli birileri girip çıkıyor ve bu sayede merak duygusu diri tutuluyor. Cumhuriyetin ilk yıllarının insanlardaki tezahürünün bazı karakterlerin konuşmalarında eskiyle kıyaslandığı görülebiliyor. Roman diyalog ağırlıklı ilerlediği için okuması oldukça kolay ve sürükleyici. Yer yer gündüz kuşağı programlarındaki hikayeleri okuyormuş gibi hissedebilirsiniz. Bir otelde toplanan ve toplumun farklı kesimlerini temsil eden eserin genellikle insanların zaaflarına ve olumsuz yönlerine değinmesi herkese uygun gelmeyebilir fakat benim bir yönüyle oldukça hoşuma gitti:Romanın başında karakterler yavaş yavaş ortama dahil olurken ve her birinin hayatından sayfalarca kitap çıkabilecekken dağılmaları epey hızlı oldu. Eserin sonunda başkahramanımızın bu dağılmayı adeta otelde biz de varmışçasına aktarabilmesi oldukça başarılı bence…
Yazarın realist çizgisi kimi zaman kurguya dahil olmamızı engellese de eser, modern Rus romanının ilklerinden sayıldığı için bu durum gözardı edilebiliyor. Detayların azlığı ve çoğu yerin üstünkörü geçilmesi eserin sonunda gerçek bir hikâyenin kurgulanmasına bağlanmış. Bana kalırsa şirin ve samimi bir askerlik ve aşk hikâyesi…
Ahmet Mithat Efendi’nin klasik meddah geleneğiyle kaleme aldığı bu ‘polisiye’ romana bir şans vermek gerekiyor. Eserin başında dönemin padişahına ve adalet sistemine övgüler yer alırken bazı kısımlarda güzel eleştirilerde de bulunulmuş. Ahmet Mithat Efendi, başarılı bir kurgucu sayılmadığından kitaba ön yargılı yaklaşmıştım ancak bazı yerlerde kurgu en tepe noktaya ulaşmış ve okuru içine çekmeyi başarmış. Ahmet Mithat Efendi’yi okurken yazar, araya girmese ve okurları ‘bilgilendirmek’ için bu kadar uğraşmasa acaba bugün adından başka şekilde söz ettirebilir miydi diye düşünüyorum. Esrâr-ı Cinayât’tan da cinayetlerin ifşa yolunu ve yazarın meddah tavrını çıkarabilirsek ortaya bambaşka bir eser çıkabilirdi. Yine de keyif alarak ve merak ederek okuduğum bir eser oldu. Yazara kendisinden sonra gelenlere açtığı bu polisiye roman yolundan dolayı teşekkürü borç bilirim. Ruhuna rahmet olsun
Esrâr-ı CinayâtAhmet Mithat Efendi · Karbon Kitap · 20201,726 okunma