Vidalanmış köklerim yeryüzüne, tıpkı saksıdaki bir lif gibi. Dünyaya dolaşık vaziyette... İstemiyorum zirveye ulaşmak ve bu devasa, sarı renkli ve tik tak eden saatin ışığında yaşamak.
Babamın öldüğünü öğrendikten sonra son dayanağım da çökmüştü. Babam artık yoktu. İçimden bir anlığına bile ayrılmayan rahatlatıcı ve baskın varlığı artık yoktu.
Ne yaparsın, böyledir çilesi aşkın,
Taş gibi oturmuş bağrıma acılarım.
Benimkine katılınca senin de üzüntülerin
Büsbütün artıyor derdim, kararıyor gönlüm.
''En mühim hazinemiz okullardır'' diyor Finler. ''Bizlerin siz Ruslar gibi Ural madenleri veya Sibirya altın yatakları yok. Doğa bizi nimetleriyle ihya etmemiş. Biz kendi gücümüzle arayı kapatmak, vatandaşlarımızdan verebilecekleri her şeyi talep etmek zorundayız. Fabrikalarda İngiliz çeliğini dövdükleri gibi biz de okullarda gençliği işliyoruz. Bizler okullar sayesinde bataklıkların arasında, bu taşların üstünde Rusya'nın geriye kalan nüfusunun yakınından dahi geçemediği rahatlıkta bir hayat kurduk. Okulu bizden aldığınız an biteriz. Tıpkı mayasız bir hamur gibi çökeriz.''