Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Entelektüel Sözcükler abesle iştigal: Yersiz, yararsız işlerle vakit öldürmek absorbe: (Enerji, kuvvet vb. için) Soğurma, yutma, içine alma, yutma. adaptasyon: Uyarlama adapte: Uyum afaki: Belli bir konu üzerine olmayan, dereden tepeden (konuşma) ajitasyon: Duygu sömürüsü yapma ajite: Duygu sömürüsü, kışkırtmak, körüklemek akabinde:
FARKINDAMISIN Beşerin temeli, bir küçük cenin, Can vermeye, gücü yetmez kimsenin, Kâinat denilen, dev değirmenin, Suyu nerden gelir, farkında mısın? Yıldızlar, bir adım yolundan şaşmaz. Dağlar haddin bilir, denizler taşmaz. Karıncanın yükü, boyunu aşmaz. Bunca dengelerin, farkında mısın? Bu dünya; uzunca bir yolun başı. O mezar dediğin, bir
Reklam
Pişmiş el sadece bir kahramanlıktır.
Van Gogh’un akıl sağlığından söz edilebilir, o ki, hayatı boyunca sadece bir elini pişirmiş ve bundan başka da bir kez sol kulağını kesmekten öteye gitmemiştir, her gün, yeşil salçada pişirilmiş ya da ana rahminden çıktığında toplanmış kırbaçlanıp azdırılan yeni doğmuş bebek organı yenilen bir dünyada. Ve bu bir imge değildir ama bütün yeryüzü
Günün makalesi
DİN VE AKIL İLİŞKİSİ İnsanlık düşünce tarihinde doğru bilgiye ulaşma vasıtalarının neler olabileceği hep tartışma konusu olagelmiştir. Felsefenin de en önemli konularından birisi budur.Bu hususta temel bazı ekoller oluşmuştur. Doğru bilgiye ulaşmak mümkün müdür, mümkün değil midir? Yani insan sahip olduğu maddi ve manevi cihazları ile mutlak
Hayatımın şiiri
Beşerin temeli, bir küçük cenin, Can vermeye, gücü yetmez kimsenin, Kâinat denilen, dev değirmenin, Suyu nerden gelir, farkında mısın? Yıldızlar, bir adım yolundan şaşmaz. Dağlar haddin bilir, denizler taşmaz. Karıncanın yükü, boyunu aşmaz. Bunca dengelerin, farkında mısın? Bu dünya; uzunca bir yolun başı. O mezar dediğin, bir
BENİ TUTMA
Öyle çok şey var ki, anlatacak... Ama şimdi ben burada bunları anlatmak istemiyorum desem de yalan olur. Sende ince ip inci sorunlarınla beni incitmesen çok iyi olur. Yağmurlu uzun bir yolu düşe kalka yürümeye çalıştık, Ve inanılmayacak kadar duygusal bir geçmişimiz oldu seninle, Üstelik biz bunu bir ömür boyu sürüp gider sanmıştık
Reklam
"DÖŞEĞİMDE ÖLÜRKEN"İ NASIL OKUMALI? 1- "Döşeğimde Ölürken" ve Faulkner William Faulkner, beşinci romanı “Döşeğimde Ölürken”i 1929'da yalnızca altı haftada, Büyük Depresyon’ın başlangıç tarihi olan 29 Ekim 1929’dan bir gün önce başlayarak, yazdı . 1930'da küçük düzeltmeler yapıldıktan sonra yayınlanan roman,
Okur/ Denemeler / İnsan Olmak, Olabilmek.
Belki de bilmediğim bir yolda yürüyorum şuan da, belki doğru yürüyeceğim, belki de yanlış kelimelerle savrulup duracağım neler söyledigimi bilmeden. İnsanoğlu hep bir kargaşa, korku, hüzün, sevinç, delilik, çılgınlık, günahlara boğulmuş çırpındıkca batar yorulur düşer kalkar çok azı varmak istediyi noktaya varır. Bir çogumuz hep isyan
Garipler
GARİPLERE MÜJDELER OLSUN! Peygamber efendimiz bir hadis-i şeriflerinde; (İslam dini garip olarak başladı. Son zamanlarda da garip olacaktır. Bu garip insanlara müjdeler olsun! Bunlar, insanların bozduğu sünnetimi düzeltirler) buyurmuştur. Ehl-i sünnet âlimleri, bu hadis-i şerifi açıklarken buyuruyorlar ki: “İslamiyetin başlangıcında, insanların
FARKINDA MISIN
.. Bu dünya, uzunca bir yolun başı, O mezar dediğin, bir sınırtaşı, Ömür, iki günlük îman savaşı, Her an bitebilir, farkında mısın? Senin sahibin var, yokluğa kanma, Sana senden yakın, uzakta sanma,
Reklam
Yıllar önce okumuş olduğum, -Vadim O Kadar Yeşildi Ki- romanından, beni çok etkileyen bir sahneyi hatırlıyorum. Roman bir dağ köyünde geçiyordu. Roman kahramanı bir gün ablası ile yengesini, alışveriş yapmaları için kasabaya getirir. Bir şekilde akşama kalırlar ve – yüz yıl öncesinin küçük bir kasabasını göz önüne getirmeni hassaten rica ediyorum- kasabanın çarşısı sayılan tek caddede ki on beş-yirmi dükkânın vitrinlerinde ışıklar yakılır. Abla ve yenge, ışığa boğulmuş vitrinleri ilk kez görüyorlardır ve yazar şöyle der: Ablamla yengem kör olmuşlardı! Işığa boğulmuş on beş –yirmi vitrinin ışıklarına şaşasına kapılıp, kör olan iki insan. İyi hatırlıyorum. Bu cümleyi okumuş ve öylece kalakalmıştım. O gün “kör” olan o iki insana göre şimdi bizler nasıl bir körlüğün içindeyiz; bunca renk, ışık, karmaşa ve sesin içinde… Kesinlikle körüz, kesinlikle! Uçaktan inip arabaya biniyor, gezilecek yerlerin çetelesini tutuyor, ışığa boğulmuş lokantalarda, sos olarak karanlık kullanılmış kafelerde oturuyor, yirmi dört saatin yirmi saatini sosyal medyada geçiriyor, ruhumuzdan uzaklaşıyor, afili cümlelerle zekâmızı, saçmalayarak neşemizi gösterdiğimizi düşünüyor, büyük bir saklambacın içinde ara sıra ebe değiştirerek, canımıza minnet yaşayıp gidiyoruz.
Geçmeden önce okuyun.
Nasıl yani? Kader değil mi her şeyin sorumlusu? Bizden evvel dünyaya gelip göçmüş nicesine, “Kararlar üstünde bir karar vardır!” dedirten yazı değil mi, iyiliğimizin de kötülüğümüzün de müsebbibi? Neden bahsediyoruz? Üç günlüğüne gittiğin yerden, elinde olmayan sebeplerle yirmi gün dönemediğinde; ertesi gün yapmayı plânladığın iş, seni aşan
FERDİN HATASI CEMİYETE DE TESİR EDER
Bazı günahlar vardır ki zararı umûmî olur. Sebep olacağı fitne ve kargaşa, meydana getireceği sıkıntı ve musîbet, yalnız o günahı yapan, ilk başlatan ve bu sûretle kendine ve başkalarına zulmetmiş olan zâlimlere münhasır kalmaz da kurunun yanında yaşı da yakar. Bir şahsın hatâsı, koca bir orduyu perişan edebilir. Ashâb-ı Kirâm’dan Numan bin Beşîr radıyâllahü anh, minberden Müslümanlara şöyle nasihat etmişti: “Ey insanlar! İçinizdeki sefih kimselerin kötülüklerine mâni olun. Ben, Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem’den şöyle işittim: (Ey insanlar! Şimdi bir düşünün.) Denizde seyir hâlinde olan bir gemideki birtakım insanlar, geminin odalarını paylaşıyorlar ve herkese bir mekân düşüyor. Bu geminin en alt katındakilerden birisi, eline bir balta alıp geminin tabanını delmeye çalışıyor. Diğerleri, o kimseye, ‘Ne yapıyorsun?’ diye suâl ettiklerinde o, ‘Burası bana ait, burada istediğimi yaparım.’ diyor. Gemidekiler, o kimsenin ellerini tutarak ona mâni olurlarsa, hem gemidekiler kurtulur, hem de o kimse kurtulur. Fakat hiç kimse o kişiye mâni olmazsa gemi batar ve hem gemidekiler boğulur, hem de o kimse boğulur.” Bu husûsla alakalı olarak Ebu’l-Fâruk Süleyman Hilmi TUNAHAN (K.S.) (SİLİSTREVÎ) Hazretleri de “Her koyunu, kendi bacağından asarlar, sözü yanlıştır. Dinimizde neme lâzım demek yok. Bana lâzım demeli.” buyurmuşlardır. Bundan anlaşılır ki; umûmî fitne, yalnız asıl cürmü işleyen zâlimlerin cezası değil, aynı zamanda korunmayıp onun yapılmasına mahal veren gafillerin gafletlerinin de cezasıdır. İSİMLERİMİZ: Erkek: Hilmi, Kız: Hafîze 17 Nisan 2024 Fazilet Takvimi
_Manyetizma, X, Alfa-Beta-Gama, Çakra
_Frekans - Titreşim, bir eylemin saniyedeki tekrarlanma sıklığı. Tesla’ya göre evren, kocaman bir titreşimdir. Einstein’e göre her şeyin özü enerjidir; her şey titreşen atomlardan oluşmuştur ve madde diye bilinen şey bile titreşen enerjidir. _İnsan zihni, elektrokimyasal enerjiyle çalışır ve farklı dalga boylarında frekanslar yayar ve bu manyetik
53 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.