Amerikan medyasındaki risk haberleri üzerine yapılan bir çalışma, nükleer enerjiyle ilgili 1960 yılındaki haberlerin çoğunun "bu enerjinin nelere mal olacağını değil yararlarını vurguladığını; 1984'e gelindiğinde ise bu oranların tersine döndüğünü" ortaya koyuyor. Çalışma ayrıca kürtaj haberlerinin çerçevesindeki dramatik değişime de işaret ediyor; 1960'da yasadışı kürtajların kadınlar için yarattığı riskler vurgulanırken, 1984'te yasal kürtajların cenin için yarattığı tehlikelere yoğunlaşılıyordu Görüldüğü gibi medyanın ve diğer kurumların neyin risk olduğunu seçici bir biçimde belirlemesi, risk bilincinin gerisinde bir toplumsal dinamik bulunduğunu gösteriyor.
Tarihin suçunu ne kadar az nesnel görürsek pişmanlık o kadar çok iş başındadır. Dolayısıyla ilkemiz "Pişmanlığı unut, geçmişi gelecekteki iyileşme için göz ardı et!" değil, "Pişman ol ve pişmanlık sayesinde daha iyisini yap!" olmalıdır.
Pişmanlık geçmişteki olayların gün yüzüne çıkmasını engelleyen, gururu besleyen ve meşrulaştıran o gurur bariyerini yıkar. Bizi "doğal" gururun baskıcı gücünden kurtarır ve kendimize karşı kullanabileceğimiz bir hakikat ve dürüstlük aracına dönüşür.
Herkes Prometheus' a benzemeye çalışır, Epimetheus' a değil. Ancak ne kadar "hızlanarak" ilerlersen, akıntıya kendini ne kadar çok kaptırırsan, geçmiş suça o kadar çok bağımlı ve onun tarafından bağlanmış olursun. Akıntıda yaşamının efendisi olduğunu sanırken aslında sadece suçlarından kaçmaktasın zira kendini akışa bırakıvermek senin kendine itiraf edemediğin gizli kaçış formülündür. Seni pişman edene gözlerini kapadıkça, gelişimini ketleyen zincirlere daha da çok bağlanmaktasın.
Pişmanlık, tüm iddiaların aksine, sadece ahlaki boyutuyla düşünüldüğünde bile, ruhun bir tür kendini onarma biçimi, kaybettiği güçlerini yeniden kazanmasının aslında tek yoludur.