Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
01:11’
Elim uzandı yanıma, yatağın diğer ucuna. Hani, her uyandığımda gözlerimi sana açacaktım? Sözün vardı bana; kabuslarımdan araladığım gözlerimi, saçlarımı okşayıp sarılarak tekrar kapattıracaktın. Sözüm vardı sana; her uykun bölündüğünde sana daha da sıkı sarılacak, kokunu çekecektim içime. Şimdi, ne sen varsın, ne de örtüler içindeki silüetin. Yokluğuna sarıldığım güzel sevgili, diyeceğim sana.. çünkü unutulmak için çok güzelsin. Bazen düşünüyorum da, senden sonra kimse beni düzgün sevmemiş mesela. Kimse, geceleri beni uyutmaya çalışmamış, uyumamı beklememiş. Gece oldu. Yine, kendimi bu kağıt parçasına birkaç cümle karalarken buluyorum. Farklı şeyler yazsam da sonları hep benzer oluyor. Yine ve yeniden, kendimi ev’ime dönmeye çalışırken buluyorum. Artık orada başkaları yaşıyordur ama en azından, ışıkları açık gördüğümde ‘biz’ aklıma geliyor ve ben yine seni düşünüyorum, her seferinde. Bir zamanlar, aile gibi hissettirmiştin. Sıcak bir yuva. Güne uyanmak ve uyurken mutlu olmak için küçük de olsa bir bahane oluşturmuştun bana. Artık bu mektuba bir nokta koymalıyım sanırım. Buruş buruş, karalamalar, kötü yazım ve senin tabirinle ‘incilerimin’ ıslattığı bir kağıdı okumak isteyeceğini sanmıyorum. En parlak yıldız, bu gece senin üstünü örtsün; ne de olsa, benim en parlak yıldızıma tekrar ulaşma imkanım olduğunu sanmıyorum… Güzel’in yıldızına..’
Mektup-44
Aylar sonra rafa kaldırdığım yazıları sana dair tekrar bir şarkının etkisiyle gün yüzüne çıkardım, çıkarmakla hata mı yaptım bilmiyorum ama sanırım bu canımı yakmadı desem yalan olur. Üstü tozlanmış cümleler birer birer bir rüzgar etkisiyle okunacak hale geldi kalbimde unuttuğum sandığım duygularda ardı ardına içimde oluştu gözlerimde birikmiş özlem ve birazda pişmanlık. gözyaşlarım süzele süzele akmıştı çoktan kalbimde en iyi seninle geçirdiğimiz günlerin anıları saplamıştı bile ama hersey o an işte o an durmuştu benim için yazıları okudukça saplanıyordu kalbime bir hançer gibi sonra aylardır sakladığım senin birden bire parmağıma taktığın yüzüğü çıkardım önce derin bir tebessüm ederek sonra sanki 90'lardan çekilmiş bir fotoğrafımız ve doğum günüme dair bir not kağıdına baka kaldım. açtığım şarkının sözlerinde dediği gibi ''İnkâr etme yalvarırım Sen de sevdin beni bir zamanlar'' şarkının her sözü nasılda zihnimde canlandırıyordu seni bir bilsen... Sonra açtım pencereyi yaktım sigarayı derin bir nefes çekerek gökyüzüne bakıp hayatın devam ettiğini tekrardan fark ettirdim kendime o anlık duygusal boşluğunda.havada kuşların uçuşunu sokakta çocukların oyun oynaşlarını izledim bir kaç dakika, sonra döndüm tekrar rafta aldıklarımı, tekrar ait olduğu yere sokup hayata karşı mutlu maskemi takıp çıktım evden ve yürüdüm sokaklarca.
Reklam
Bu iletiyi sinirlendiğim için silmiştim ama onca şeyin de çöp kutusunda olmasına gönlüm el vermedi. Bu alttaki yazımı yazarken emindim olsam da sanırim aşk gerçekten sadece yanılsamadan ibaret. Yine de zamana bırakıyorum ;-; öhöm öncelikle bu yazıyı anı olarak yazıyorum, belki ilerde balıklarımız okur💕 Hayatımızda kendimizce bastırılmış zaman
Benim hayatımda güzel günler ne zaman gelecek Ne zaman ömrümün kışı bahara dönecek Bu dertler kederler ne zaman bitecek Yoksa baharı görmeden mi ömrüm bitecek Benim de yürekten gülmelerim olacak ne zaman Umudum yok, hiç yok, sanırım olmayacak hiçbir zaman Murat Şahan
Dedemin Saati
Bugün dedemin saati bana miras kaldı. Bir garip adamdı, saatinin pili bitince pil taktırıp kullanmak yerine saat takmaktan vazgeçerdi. Kaldırmış koymuş bir kutuya saatini. Hayat ince tevafuklardan ibaret hakikaten. Kol saatinin durduğu âna gözüm çarptı. Hastaneden bizi vefat haberi için aradıkları saatle aynıydı. Belki de üzüntüden fazla anlam
Garsonun Ünlü Edebiyatçılarla imtihanı 😊😊 GARSON: Efendim, sizleri burada görmek büyük mutluluk! CEMAL SÜREYA: Kim istemez ki mutlu olmayı? Ama mutsuzluğa da var mısın? GARSON: Anlamadım efendim? CAN YÜCEL: Geldiğin kadar değil, göründüğün kadar mutlusun ve sakın unutma; gittiğin kadar değil, hak ettiğin kadar unutulursun. GARSON: Anlıyorum
Reklam
Türkiye’den bilgisayr mühendisliği okuyan bir çocuk (erkek) Almanya’ya bulunduğum şehre yüksek lisans için okumaya geldi. Dayımın dükkanında oturuyordum sanırım yeni bir hafta olmuştu gelişi. Biraz sohbet falan ettik. İki hafta sonra bu çocuğu yine orada gördüm bu sefer tırnaklarını uzatmış oje sürmüştü. Sonra başka sefer gördüğümde saçları uzamış gördüm. Bugün yine gördüm boynunda tasma benzeri kolye vardı bilekliklerinde de. Bu kadar çabuk değişen bir insanı ilk kez görüyorum. Ki benim görüşüm bu çocuktan hiçbir şey olmaz.
aden\\ezra\\ m.ö
Aden, Ezra'nın hangi kitabı okuduğuna bakmak için yavaşça kitabın kapağını kaldırdı. Dorian Gray'in Portresi, diye fısıldadı kendi kendine. Ardından çantasına uzanıp aynı kitabı çıkardı ve Ezra'ya doğru uzattı. Ezra'nınkine kıyasla eskimiş görünüyordu kitap. Sayfa kenarları post-itlerle dolu ve hafif sararmıştı. Ezra
Gün gün yazıyorum (2.gün)
Birçoğumuzun hayatında üst üste olumsuzluklarla karşılaştığı, kötü olaylar yaşadığı ve hayatındaki hiçbir şeyin yolunda gitmediği bir dönem olmuştur. Böyle zamanlarda, yani üst üste kötü şeyler yaşadığında, kader sanki kendisine bir güzellik borçluymuş yanılgısına kapılıyor insan. Bu içimizdeki sürekli umut etme eğiliminden olabilir. Ama sırf başımıza elimizde olmayan kötü şeyler geldi diye bu dünyada mükafatlandırılacağımız sözünü bize kim verdi? Sanırım hiç kimse. O yüzden eylemsiz bir umut halinde olmak yerine toparlanıp aksiyona geçmek gerektiği her zaman aklımızın bir köşesinde olmalı. Çünkü; "Sen hüzünlüsün diye dünya durup sana yol vermeyecek." Dünya, dönmeye devam ediyor. ... Kendime her gün kısa da olsa bir şeyler yazma sözü vermiştim ve bugün 2. gün. Yorum ve eleştirileriniz benim için kıymetli. Yazmak için konu tavsiyelerinizi de bekliyorum ✨ Umarım yazılarım kendine bir okur kitlesi edinir :)
Sanırım benim doğam bu. Ben duvarlı olduğum zaman yoruluyorum ama insanlara iyi niyetle yaklaştığımda, sohbet ettiğimde, espiri yaptığımda ve güldüğümde gayet rahatım. Diğer türlüsü gün sonunda ruhuma iyi gelmiyor...
Reklam
Bu söz kime aittir bilmiyorum fakat sanırım tam olarak buralar da bir yerlerdeyiz hayatın. Benim payıma düşen,bir perde asılmasının benden aldığı gökyüzüdür...
Tatlı bir rüzgar esintisinde; kuş seslerini ve doğayı dinleyeceğimiz bir müzik keşfetmek üzereyken ve tam ritmi yakalamışken, kendisini henüz ve hala göremediğim bir kuş,tüm o müziğe karşı şarkısını söylemekte. Sanki. Asıl kuş benim, asıl ritm benim ve asıl doğa tüm bu şehirleşmeye rağmen bak burada der gibi. İnanabilmek mi? Yoksa nefesini tutup gözlerini kapatıp, kapılıp gitmek mi o ritme? Biraz daha sakinleştiren bu ses de uyumak mı istersin ya da daha fazlasını yaşamak mı? Tam o an da kanatlarının var olduğunu anlıyorsun. Tutmak isteyip kokusu içime çekmek, fakat uçacak. Korkmak mı? Hayır korkak değilim insanlar kötü. Ama der gibiydim, bekle der gibiydim, lakin sesim soluğum kesilmişti. Ve birazdan kanatlarını çırpıp uzaklaştı, yarım kalmış tüm şarkıları şiirleri de ve kalp ritmini kanatlanıp götürdü. Ve ben bi daha nefesimi tutamadım. Şarkı susmuştu, rüzgar dinmişti ve o ben kuş olmuştum onun kalbine konmuştum... Sanırım söyleyeceklerim bu kadardı...
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.