Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
reşit galip..
Türk aydınlanmasının Kuvvacı fedaisiydi. Rodos doğumluydu. İtalyanlar Trablus Savaşı sırasında oldu bittiye getirip Rodos’u işgal edince, henüz 17 yaşındayken doğduğu toprakları kaybetmenin acısını yaşadı. Kayıkla Marmaris’e geçti, İzmir’e geldi. Bugün Swissotel Büyük Efes’in hemen karşısında yeralan ve Ticaret Lisesi olarak eğitim veren Fransız
Tann fikri konusunda son derece kuşkuluydum, ama hayat, evren ve her şey için onun yerine koyabileceğim herhangi bir açıklamanın işe yarar bir modelini oluşturabilecek kadar bilgi sahibi değildim henüz. Ama yılmadım, okumaya ve düşünmeye devam ettim. Otuzlarımda bir ara evrim biyolojisine takıldım, özellikle de Richard Dawkins'in kitaplarına: Önce the Gen Bencildir, ardından Kör Saatçi ve birden (sanırım Gen Bencildir'i ikinci okuyuşumda) her şey yerli yerine oturdu. Bu çok şaşırtıcı sadelikte bir kavramdı, ama doğal olarak, yaşamın sonsuz ve aldatıcı karmaşıklığına yol açmıştı. İnsanlaın dinsel deneyimlerini anlatırken söz ettikleri huşu duygusu, bu farkındalığın benim içimde uyandırdıklarının yanında, samimi söylüyorum aptalca kalıyordu. Her zaman için algılamanın uyandırdığı saygı duygusunu, cehaletin uyandırdığına tercih ederim.
Reklam
Ben mükemmel değilim. Tabii ki hatalarım, kusurlarım, törpülenmesi gereken yanlarım var. Mükemmele inanmam. Bu yüzden kendimi mükemmel arayışında da yormam. Benim tek suçum değer vermek, sahiplenmek ve hep çabalayan taraf olmak. Kimse de bunu istemediği için hep kaybeden ve yalnız kalan taraf ben oluyorum. Uzun süredir ne hayatıma birini almaya ne kimseyi sevmeye çalışıyorum. Bırakın hayatıma birini almayı, kendimi bir başkasına dökecek, anlatacak ve kanıtlayacak dermanı bile kendimde göremiyorum. Sanırım şu sıralar bitiği oynuyorum. Ama bitik olmak güzelmiş. Kafan rahat ya. Ne karışanın var ne edenin. Kıskanmıyorsun, kıskanılmıyorsun. Bu evreye gelene kadar neler çektim, neler yaşadım bilemezsiniz.
Yeryüzü, mühendislerin kesin delillerle ispatladığı gibi felekler âlemi karşısında o kadar küçüktür ki, sanki daire içinde bir nokta olup onun büyük bölümünü ya su kapladığından ya da aşırı sıcak veya soğuk sebebiyle yerleşilemez durumdadır. Kara parçalarının tümü ise yer kürenin oldukça küçük bir bölümünü oluşturmaktadır. Bununla birlikte,
Annem, sütün bozulmasına yakın sütlaç yapardı. Tencere tencere sütlaç… Acayip mutlu olurdum. Bir gün, ortaokuldaydım, okuldan çıkıp gelmişim, üstümde üniforma var; annem de mutfakta sütlaç kaynatıyor. "Çok değil mi?" dedim tencerede kaynayan süte bakıp. "Bozulacaktı," dedi. Acıyı makul bir şeye çevirmek lazım. Bunu anlamıştım. Acımı dönüştürebileceğim makul bir şeyim yok. Bir yeteneğim olsaydı şayet, acımı kesinlikle dönüştürürdüm. Bir mahalleye yetecek kadar sütlaç kaynatırdım. Ama sanırım benim sütüm çoktan bozuldu. Galiba geç kaldım. Öyle sanıyorum ki bundan sonra yapabileceğim tek şey bu kokuyu gidermeye çalışmak.
Sayfa 97 - Karakarga YayıneviKitabı okuyor
"Kendini nasıl bir şeyin içine soktuğunun farkında mısın Angelina?" diye sordu. Baldırındaki kılıftan bir bıçağa uzandı- ğında kocaman gözlerle izledim. Göğsüme doğru yönelttiği kocaman bıçağı takip ettim ve bıçağın hafif kıvrımlı ucunu gömleğimin ilk düğmesinin altına taktı. Pürüzsüz metal yüzeyinin üstünde kurumuş kana benze- yen
Sayfa 158
Reklam
O, hiç şüphesiz değerli bir kızdı. Karşı cinsten biri olarak beni çekici bulduğuna emindim –karşılıklı olduğunu düşündüğüm bir his. Fakat bu tür duygularla nasıl başa çıkacağımı bilmiyordum. Sanırım Şimamoto da bilmiyordu. Sadece bir kez el ele tutuşmuştuk. Beni bir yerlere götürüyordu ve buradan, acele et dermiş gibi elimi tutmuştu. En fazla on saniye el ele kaldık ama benim için bu süre otuz dakika kadardı. Elimi bıraktığında, birden kaybolmuştum. Baştan sona çok doğaldı, elimi tutma şekli, ama onun da elimi tutmaya can attığını biliyordum. Şimamoto’nun elimde bıraktığı his beni asla terk etmedi. Tuttuğum diğer bütün ellerden çok farklıydı, bildiğim dokunuşlardan başka.
Doğan Kitap
Beni bu kadar önemsediklerine inanamyordum. Sanırım önemsenmek benim için en imkansız ihtimaldi. Uraz'ın sesindeki öfke, Bulut'un sesindeki sindirememe hissini alabiliyordum ve benim için bir süre birlikte mücadele etmiş ve araya bir yıl girmiş beş yabancı olmaktan çıkıyorduk. O an onlara bir yı sonra attığım ilk adımdı, kalbimdeki yerleri bir anda değişiverdi.
Matematik zor diyenlere
Bu konuda benim kendi başımdan bir olay geçti: Birkaç yıl boyunca matematikte sınıfın kalın kafalı bir öğrencisiydim, kendim de matematik yeteneğinden düpedüz nasibini almamış biri olduğuma yürekten inanmıştım. Şansım yaver gitti, bir gün bir matematik problemini çözme başarısını gösterip buna hem kendim şaşırdım, hem öğretmenimi şaşkınlığa sürükledim. Bu başarı, matematik karşısındaki bütün tutumunu değiştirdi. O zamana kadar hiç ilgi duymazken, bu dersten zevk almaya başlamıştım, her fırsattan yararlanarak matematik konusundaki becerimi artırmaya çalışıyordum. Zamanla matematikte en başarılı öğrencilerden biri olup çıktım. Yaşadığım bu olay, sanırım olağanüstü yeteneklere ya da kalıtımsal becerilere ilişkin kuramların tutarsızlığını anlamama yardım etti.
UmDumDu bu dünyada, Bazen benim sanırım bazen hiçkimsem yok.
Reklam
İnsanların benim hakkımdaki düşüncelerine hep çok önem verdim. Her kişiliği bir saplantı şekillendirir. Benimkini şe­killendiren de bu oldu sanırım.
"Sanırım özlüyorum..." dedim umursamaz görünmeye çalşarak, "Bilmiyorum. Bu garip bir durum. Ne kadar istenmediğimi bilsem de orası benim evimdi, orayı elbette özlüyorum. İçindekileri değil belki ama evimi özlüyorum. Yatağımı, yastığımı, masamı, halımı, perdemi, penceremi... Derdime arkadaş olan eşyalarımı özlüyorum. Gözyaşlarımı içine çekip kurutan yastığımı, dirseğime destek olan masamı, bana dışarıyı gösteren ve beni dışarıdan koruyan penceremi, ayaklarımı üşütmeyen halımı ve gün ışığını içeri en güzel şekilde sızdıran perdemi özlüyorum Başkası için sadece birer eşya olsalar da benim için hepsi çok değerli.'" dedim hüzünle gülümseyerek. "İlginç bir düşünme biçimin var. Hayran bıraktırıcı derecede ilginç. Pencereme hiç bu gözle bakmamıştım." dedi Uraz gülerek.
"Buradan çıktıktan sonra ailemle yaşamayacağım." dedi Nisan, "Ayrı bir eve çıkacağım, çalışacağım. Onlardan uzaklaşacağım. Kendi hayallerimin peşinden koşacağım. Artık benim de hayallerim var.'' "Neymiş onlar?" dedim gülümseyerek. Nisan'ın bu hali çok hoşuma gitmişti. Başıyla mutfak tezgahını gösterdi. "Aşçı olmak." dedi gülümseyerek. Bunun onu ne kadar heyecanlandırdığını görebiliyordum. Erenle vakit geçirmek, yemek yapmak ona kendini fark ettirmişti. Nisan kendini tanımıştı, hayallerini fark etmişti. "Sevindim. Bence bu konuda Eren kadar yeteneklisin. "Peki sen ne yapacaksın?" diye sordu, "Ailenin yanına mı döneceksin? Yani buradan çıkabilirsek..." "Bilmem," diye mırıldandım omuz silkerek, "Bu en son istediğim şey. Sanırım hayallerimiz aynı. Ailemle yaşamak istemiyorum, çalışmak ve dans kursuma devam etmek istiyorum.'' "Aslında beraber yaşayabiliriz.'" dedi Nisan heyecanla.
Gerçekten geri verebileceğini mi sanıyorsun?
“İnancın olsaydı bir oyun kurmazdın! Eğer gerçekten inancın olsaydı bunu zaten yapacağımı bilirdin. Ve yapıyordum da Nova. Onların saygısını geri kazanıyordum. Ben. Yapıyordum. Ama senin inancın tek başıma hiçbir halt beceremeyeceğim kadardı.” “Senden yardım isteyecektim. Onları püskürtmek için senden yardım isteyecektim. Seni oraya çağırmak yerine onları senin ayağına gönderdim. Yardım isteseydim gelirdin!” “Evet,” dedi tek gözünü kısarak. “Senin için her şeyi yaparım.” İlk kez kaşlarımı çattım. Başını sallayarak isyankâr bir edayla güldü. “Ama yetmez,” dedi. “Lord olmam da gerekiyor. Hayır, yetmez. Kudretli bir lord olmam gerekiyor." Tüm ifadesi silindi. “Daha ne yaparsam senin için yeterli olacak?” diye sordu. Bu sefer bağırmadı. Kükremedi. Hiddetlenmedi. Sadece sordu. Ve beni mahveden de bu oldu. “Lord olman için yapmadım. Yaptım çünkü benim için, benim yüzümden kaybettiğin şeyleri sana geri vermek istedim. Çünkü burada, biraz önce de kanıtlandığı gibi, onların hepsi aramızda olacak. Öylece durmayacaklar.” Acıyla gülümsedim. “Senin gibi, ben de bir seçim yaptım ve pişman değilim. Sen öyleysen sanırım artık çok geç.” Başını yana doğru eğdi. Daha konuşmadan ilk söylediğinde gitmem gerektiğini biliyordum. “Gerçekten geri verebileceğini mi sanıyorsun?”
Sayfa 367 - Dex yayınları, Darenova.Kitabı okudu
Uraz'ın Bulut'tan nefret ettiğine emindim, onunla muhattap bile olmamaya çalışırken ona gidip benim için ilaç sormuştu. Bu konuda ne hissedeceğimi bile bilmiyordum. sadece mutlu olmuştum. Çok mutlu olmuştum. Benim yüzümden kapıya ulaşmamız belki birkaç saat belki de bir gün kadar gecikecekti ama bu kimsenin umrunda değildi. Sanırım hayatımda ilk defa birilerine ayak bağı oluyor gibi hissetmiyordum. Benim yüzümden burada kalmak zorunda olmalarının onlara hiçbir şey ifade ettiğini sanmıyordum. İşte bu yüzden burası ve bu gün benim için hep özel kalacaktı. Dokuzuncu ev benim hayatımda ilk defa birilerine ayak bağı olmadığımı hissettiğim evdi. Dokuzuncu ev Uraz'in beni korumaya başladığı evdi. Bütün gece benim için uykusuz kaldığı evdi. Bana ilk kez burada, dokuzuncu evde "Kumru" demişti.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.