Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Aslında," diye devam etti Hasan. "Yüreğimin derinliklerinde hala gençliğimdeki o masalları, Mehdi 'yle ve Peygamberle ilgili sırlarla dolu hikayeleri özlediğimi hissetmyor değilim. Yaşadığım hayal kırıklığının açtığı yara hala kanıyor. Hala canım yanıyor. Ama anlatılanların hiçbirinin doğru olmadığını ileri süren düşüncenin
Elini tutup avucundaki simler ve gölgelerle oynayarak bize çarpanlara benzeyen bir yıldız resmi çizerken, Rhys ölü kadar kıpırtısızdı. İşim bitince parmaklarını kapatıp elimi tuttu. Başımı kaldırıp yüzüne baktım. Gülümsüyordu. Ve yanağındaki parlak toz yüzünden öyle Yüce-Lord-dışı görünüyordu ki ben de gülümseyerek karşılık verdim. Yüzündeki gülümseme kayboldu. Dudaklarını hafifçe aralayıp “Bir daha dene,” diye fısıldadığında kafama dank etti. Ona şimdiye kadar hiç gülümsememiştim. Hem de hiç. Ya da gülmemiştim. Dağın Altı’nda hiç sırıtmamış, hiç kıkırdamamıştım. Ve sonrasında... Sonrasında bile, benim için yaptığı onca şeye rağmen, karşımda duran bu adama... arkadaşıma... bir kez bile gülümsememiştim. Az önce bile yaptığım söylenemezdi - üstelik yeniden... yeniden... resim yapmış olduğum halde. Onun tenine. Onun için. Resim yapmıştım... yeniden. Ona gülümsedim - geniş geniş, kendimi kasmadan. “Muhteşem görünüyorsun,” diye fısıldadı.
Sayfa 457 - DexKitabı okudu
Reklam
Rauf Denktaş'ın,Şerif Hüseyin Anısı
Küçük yaşta Rauf Denktaş babasıyla birlikte zaman zaman Kıbrıs'ta sürgünde bulunan Şerif Hüseyin'in evine ziyaret edermiş.Rauf Denktaş o günlerde gördüklerini Nevzat Yalçıntaş'a şöyle nakletmiş:"Babamla yanına gittiğimizde hep aynı olay tekrarlanıyordu.Babam onun elini öper,o da anlatmaya başladı,Şerif hazretleri:' aah,
Sayfa 206 - KRONİKKitabı okudu
Elini tutup avcundaki simler ve gölgelerle oynayarak bize çarpanlara benzeyen bir yıldız resmi çizerken, Rhys ölü kadar kıpırtısıszdı. İşim bitince parmaklarını kapatıp elimi tuttu. Başımı kaldırıp yüzüne baktım. Gülümsüyordu. Ve yanağındaki parlak toz yüzünden öyle Yüce Lord dışı görünüyordu ki ben de gülümseyerek karşılık verdim. Yüzündeki gülümseme kayboldu. Dudaklarını hafifçe aralayıp "Bir daha dene." diye fısıldadığında kafama dank etti. Ona şimdiye kadar hiç gülümsememiştim. Hem de hiç. Ya da gülmemiştim. Dağın Altı'nda hiç sırıtmamış, hiç kıkırdamamıştım. Ve sonrasında... Sonrasında bile, benim için yaptığı onca şeye rağmen, karşımda duran bu adama... arkadaşıma... bir kez bile gülümsememiştim. Az önce bile yaptığım söylenemezdi - üstelik yeniden... yeniden... resim yapmış olduğum halde. Onun tenine. Onun için. Resim yapmıştım... yeniden. Ona gülümsedim - geniş geniş, kendimi kasmadan. "Muhteşem görünüyorsun." diye fısıldadı.