Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Mobbing Bank Diyor ki;
Özelleştirme İhanetinin Bize Verdiği Ders Özelleştirmelerin ne demek olduğunu düşman ile yeniden savaşmak ve sattığımız kurumları geri almak zorunda kaldığımız da anlayacağız. Toplumların hayatında neler yaşanacağını önceden öngörmek hem kolay hem de zordur. Düşman ile işbirliği içinde olanların bunun anlaşılmaması adına maddi olanakları
Bu Devlet mi İstilacı?
Filistin Müftüsü Emin el-Hüseyni: “Osmanlı Devleti, âdil, insaflı ve kanatları altında barınan milletlere karşı çok cömert ve hürriyet verici bir devletti. Fakat onu yıkmak, böylece İslam diyarlarını işgal edip sömürmek isteyen İngiliz, Fransız, Rus ve diğer düşmanlar, kendi kültürlerinin tesiri altında kalan Müslüman aydınlara bunun zıddını telkin ediyorlardı. Bir keresinde, devletlerarası kongrelerden birinde idik. Bir Cezayirli ile bir Tunuslu'yu konuşurlarken gördüm. Fransızca konuşuyorlardı. Kendilerine şöyle latife ettim: "Yahu ben yanınızda Filistin müftüsüyüm; sizler iki Arapsınız; toplantımız, Arap devletlerinin meselelerini görüşme toplantısı; ama sizler Fransızca konuşuyorsunuz. Bu nasıl iş?" "Hocam, mazur görün, dediler. “Bizim kültürümüz Fransızcadır. Arapça avam lisanını konuşabiliyoruz. Fakat derin mevzuları ifadeye Arapçamız kâfi gelmiyor. Fransızca konuşmaya mecbur oluyoruz. Böyle yetişmişiz.." “Fransa, sizin ülkelerinizde ne kadar kaldı?” “Yüz sene kadar... ” “Peki, Osmanlılar kaç sene kaldı?” “Dört yüz seneden fazla... ” “Acaba sizin dedeleriniz, babalarınız, sizin böyle Fransızca bildiğiniz gibi Türkçe bilirler miydi?” “Hayır... ” Onlar böyle cevap verince, ben de artık fırsatı kaçırmadım, "Yahu adamlar yüz senede size anadilinizi unutturmuş. Kendi lisanıyla konuşmaya mecbur hale getirmiş de, Osmanlı dört yüz senede sizi kendi dilini konuşmaya mecbur etmemiş. Üstelik kendi gençlerine Arapça öğretip sizin beldelerinize vali, kaymakam, kadı diye göndermiş. Bu devlet mi istilacı?” dedim.”
Sayfa 141
Reklam
Filistin Müftüsü Emin el-Hüseyni, bir seferinde, bu bahiste uzunca bir sohbette bulunmuş, başından geçen bir hadiseyi bizelere şöyle anlatmıştı: Osmanlı Devleti, adil, insaflı ve kanatları altında barınan milletlere karşı çok cömert ve hürriyet verici bir devletti. Fakat onu yıkmak, böylece İslam diyarlarını işgal edip sömürmek isteyen Ingiliz,
Sayfa 141
"Filistin Müftüsü Emin el-Hüseyni, bir seferinde, bu bahisteuzunca bir sohbette bulunmuş, başından geçen bir hadiseyi bizlere şöyle anlatmıştı: Osmanlı Devleti, âdil, insaflı ve kanatları altında barınan milletlere karşı çok cömert ve hürriyet verici bir devletti. Fakat onu yıkmak, böylece İslam diyarlarını işgal edip sömürmek isteyen
Sayfa 141Kitabı okudu
'Fransa, sizin ülkelerinizde ne kadar kaldı?' 'Yüz sene kadar...' 'Peki, Osmanlılar kaç sene kaldı?' 'Dört yüz seneden fazla...' 'Acaba sizin dedeleriniz, babalarınız, sizin böyle Fransızca bildiğiniz gibi Türkçe bilirler miydi?' 'Hayır...' Onlar böyle cevap verince, ben de artık fırsatı kaçırmadım, 'Yahu adamlar yüz senede size anadilinizi unutturmuş. Kendi lisanıyla konuşmaya mecbur hale getirmiş de, Osmanlı dört yüz senede sizi kendi dilini konuşmaya mecbur etmemiş. Üstelik kendi gençlerine Arapça öğretip sizin beldelerinize vali, kaymakam, kadı diye göndermiş. Bu devlet mi istilacı?' dedim."
Sayfa 141 - Timaş Yayınları PDFKitabı okudu
Bir keresinde, devletlerarası kongrelerden birinde idik. Bir Cezayirli ile bir Tunuslu'yu konuşurlarken gördüm. Fransızca konuşuyorlardı. Kendilerine şöyle latife ettim: 'Yahu ben yanınızda Filistin müftüsüyüm; sizler iki Arapsınız; toplantımız, Arap devletlerinin meselelerini görüşme toplantısı; ama sizler Fransızca konuşuyorsunuz. Bu nasıl iş?" 'Hocam, mazur görün,' dediler. 'Bizim kültürümüz Fransızcadır. Arapça avam lisanını konuşabiliyoruz. Fakat derin mevzuları ifadeye Arapçamız kâfi gelmiyor. Fransızca konuşmaya mecbur oluyoruz. Böyle yetişmişiz...' 'Fransa, sizin ülkelerinizde ne kadar kaldı?' 'Yüz sene kadar..." 'Peki, Osmanlılar kaç sene kaldı?' 'Dört yüz seneden fazla...' 'Acaba sizin dedeleriniz, babalarınız, sizin böyle Fransızca bildiğiniz gibi Türkçe bilirler miydi?' 'Hayır...' Onlar böyle cevap verince, ben de artık fırsatı kaçırmadım, 'Yahu adamlar yüz senede size anadilinizi unutturmuş. Kendi lisanıyla konuşmaya mecbur hale getirmiş de, Osmanlı dört yüz senede sizi kendi dilini konuşmaya mecbur etmemiş. Üstelik kendi gençlerine Arapça öğretip sizin beldelerinize vali, kayma- kam, kadı diye göndermiş. Bu devlet mi istilacı?" dedim."
Reklam
Bu Devlet mi İstilacı?
Filistin Müftüsü Emin el-Hüseyni, bir seferinde, bu bahiste uzunca bir sohbette bulunmuş, başından geçen bir hadiseyi bizlere şöyle anlatmıştı: Osmanlı Devleti, adil, insaflı ve kanatları altında barınan milletlere karşı çok cömert ve hürriyet verici bir devletti. Fakat onu yakmak, böylece Islam diyarlarını işgal edip sömürmek isteyen Ingiliz,
Sayfa 141Kitabı okudu
Yahu adamlar yüz senede size anadilinizi unutturmuş. Kendi lisanıyla konuşmaya mecbur hale getirmiş de, Osmanlı dört yüz senede sizi kendi dilini konuşmaya mecbur etmemiş. Üstelik kendi gençlerine Arapça öğretip sizin beldelerinize vali, kaymakam, kadı diye göndermiş. Bu devlet mi istilacı?
Sayfa 141Kitabı okudu
Yahu adamlar yüz sene de size ana dilinizi unutturmuş.Kendi lisanıyla konuşmaya mecbur hale getirmiş de, Osmanlı dört yüz senede sizi kendi dilini konuşmaya mecbur etmemiş.Üstelik kendi gençlerine Arapça öğretip sizin beldelerinize vali, kaymakam ,kadı diye göndermiş.Bu devlet mi istilacı?"
Bir keresinde, devletlerarası kongrelerden birinde idik. Bir Cezayirli ile bir Tunuslu'yu konuşurlarken gördüm. Fransızca konuşuyorlardı. Kendilerine şöyle latife ettim: "Yahu ben yanınızda Filistin müftüsüyüm; sizler iki Arapsınız: toplantımız, Arap devletlerinin meselelerini görüşme toplantısı ama sizler Fransızca konuşuyorsunuz. Bu nasıl iş?" 'Hocam, mazur görün,' dediler. Bizim kültürümüz Fransızcadır. Arapça avam lisanını konuşabiliyoruz. Fakat derin mevzuları ifadeye Arapçamız kafi gelmiyor. Fransızca konuşmaya mecbur oluyoruz. Böyle yetişmişiz..." 'Fransa, sizin ülkelerinizde ne kadar kaldı?' Yüz sene kadar... 'Peki, Osmanlılar kaç sene kaldı?" 'Dört yüz seneden fazla...' 'Acaba sizin dedeleriniz, babalarınız, sizin böyle Fransızca bildiginiz gibi Türkçe bilirler miydi?" 'Hayır..." Onlar böyle cevap verince, ben de artık fırsatı kaçırmadım, Yahu adamlar yüz senede size anadilinizi unutturmuş. Kendi lisanıyla konuşmaya mecbur hale getirmiş de, Osmanlı dört yüz senede sizi kendi dilini konuşmaya mecbur etmemiş. Üstelik kendi gençlerine Arapça öğretip sizin beldelerinize vali, kaymakam, kadı diye göndermiş. Bu devlet mi istilacı?" dedim." ALİ ULVİ KURUCU
Sayfa 141 - Timaş YayınlarıKitabı okudu
Reklam
En Büyük Tehlike: Irkçılık Broşürü Üstüne
Bu bölümde, Türkçe’de ırkçılık üstüne yayınlanmış en önemli metinlerden biri olan, ancak bugün tarihin tozlu raflarında kalmış olan bir broşüre dikkat çekmek istiyoruz. 1943 tarihini taşıyan ‘En Büyük Tehlike’ adlı broşür, Atatürk’ün anne tarafından kuzeni olan TKP Genel Sekreteri Reşat Fuat Baraner (1900-1968) tarafından kaleme alınmıştı; ancak
Filistin müftüsü Emin el-Hüseyni anlatıyor…
Bir keresinde, devletlerarası kongrelerden birinde idik.Bir Cezayirli ile Tunusluyu konuşurlarken gördüm.Fransızca konuşuyorlardı.Kendilerine şöyle latife ettim: -Yahu ben yanınızda Filistin Müftüsüyüm; sizler iki Arapsınız;toplantımız, Arap devletlerinin meselelerini görüşme toplantısı; ama sizler Fransızca konuşuyorsunuz.Bu nasıl iş? -Hocam maruz görün, Bizim kültürümüz Fransızcadır.Arapça avam lisanını konuşabiliyoruz.Böyle yetişmişiz. -Fransa sizin ülkenizde ne kadar kaldı? -Yüz sene kadar… -Peki Osmanlılar kaç sene kaldı? -Dört yüz seneden fazla… (…) Adamlar yüz senede size anadilinizi unutturmuş, kendi lisanı ise konuşmaya mecbur hale getirmiş de Osmanlı dört yüz senede sana kendi dilini zorlayıp öğretmemiş…Üstelik kendi gençlerine Arapça öğretip sizin beldelerimize vali, kaymakam, kadı, hakim diye göndermiş.Bu devlet istilacı mı, hangi devlet sömürgeci mi?
Sayfa 242 - Kaynak yayınlarıKitabı okudu
Filistin Müftüsü Emin El-Hüseyni anlatıyor;
Bir keresinde, devletlerarası kongrelerden birinde idik. Bir Cezayirli ile bir Tunuslu'yu konuşurlarken gördüm. Fransızca konuşuyorlardı. Kendilerine şöyle latife ettim: 'Yahu ben yanınızda Filistin müftüsüyüm; sizler iki Arapsınız; toplantımız, Arap devletlerinin meselelerini görüşme toplantısı; ama sizler Fransızca konuşuyorsunuz. Bu nasıl iş?' 'Hocam, mazur görün,' dediler. 'Bizim kültürümüz Fransızcadır. Arapça avam lisanını konuşabiliyoruz. Fakat derin mevzuları ifadeye Arapçamız kâfi gelmiyor. Fransızca konuşmaya mecbur oluyoruz. Böyle yetişmişiz...' Fransa, sizin ülkelerinizde ne kadar kaldı?' "Yüz sene kadar..." 'Peki, Osmanlılar kaç sene kaldı?' 'Dört yüz seneden fazla...' Acaba sizin dedeleriniz, babalarınız, sizin böyle Fransızca bildiğiniz gibi Türkçe bilirler miydi?' 'Hayır...' Onlar böyle cevap verince, ben de artık fırsatı kaçırmadım, 'Yahu adamlar yüz senede size anadilinizi unutturmuş. Kendi lisanıyla konuşmaya mecbur hale getirmiş de, Osmanlı dört yüz senede sizi kendi dilini konuşmaya mecbur etmemiş. Üstelik kendi gençlerine Arapça öğretip sizin beldelerinize vali, kaymakam, kadı diye göndermiş. Bu devlet mi istilacı?" dedim."
Sayfa 141
50 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.