Hayri, Süleyman ve Semih üç ayrı çocuk üç ayrı yaşam ve üçünün de bir şekilde İstanbul’da kesişen zorlu hayatları. İnsan düşünmeden edemiyor, sanatçı olmak böyle bir şey olsa gerek çünkü her gün bu çocuklar gibi onlarcasıyla karşılaşıyoruz ama hangimizin aklına geliyor oturup onlarla sohbet etmek ya da hikayelerini sormak… Birde Yaşar Kemal’in İstanbul’unu okurken bu şehri ne kadar hızlı tükettiğimizi daha iyi anlıyorum. Harika bir doğayı iğrenç betonlara mahkum eden biz zavallı insanlar. Çok değil kitapta sadece kırk yıl öncesinin İstanbul’u anlatılıyor ki yazar o zamandan başlayan betonlaşmayı da dillendiriyor kitapta. Şu an ne o zaman ki kuş çeşitliliğini, ne balık, ne de bitki çeşitliliğini asla bulamazsınız. Birkaç ay uğramadığınız bir semte yolunuz düştüğünde bu kadar kısa sürede nasıl değişebilir diye hayrete düşüyorsunuz. Hatta biz arkadaşlarla bazen birbirimize espri yapıyoruz gençliğimizde buralar hep dutluktu diye, ne acı ki bu espri gerçek((
Kuşlar da GittiYaşar Kemal · Yapı Kredi Yayınları · 202213,5bin okunma
"Kalbim, tüm vücudum içerisinde, hassaten jeolojik bir öneme sahiptir. Şimdi şu çorak halini görünce insanın inanası gelmiyor tabi ama sizi temin ediyorum, buralar eskiden hep dutluktu. Öyle ki, bakmaya doyamazdınız..."
Kalbim, tüm vücudum içerisinde, hassaten jeolojik bir öneme sahiptir. Şimdi şu çorak hâlini görünce insanın inanası gelmiyor tabii ama sizi temin ediyorum, buralar eskiden hep dutluktu. Öyle ki, bakmaya doyamazdınız.
Kalbim, tüm vücudum içerisinde, hassaten jeolojik bir öneme sahiptir. Şimdi şu çorak halini görünce insanın inanası gelmiyor tabii, ama sizi temin ediyorum, buralar eskiden hep dutluktu. Öyle bakmaya doyamazdınız. Üstü, sağ kapakçığından sol kapakçığına uzanan yemyeşil ağaçlar, güzide çiçekler ve eşi benzeri görülmemiş peyzajıyla ta aorta kadar seraser güllük gülistanlıkken; altı, bildiğin cevher yatağıydı. Mal sahibi zamanında araziyi iş bilen bir müteahhitte verseydi; o ağaçları yerinde bırakır, cevherin kadir kıymetini bilir, orayı öyle güzel imar ederdi ki, rahmetli Tanpınar altıncı şehir diye kalbimi yazardı. Lakin öyle olmadı. Müteahhit, kendine daha güzel bir kalp bulunca, temeli bile atamadan, yıkım makinelerini üzerinde bırakıp kaçtı gitti.
"Kalbim, tüm vücudum içerisinde, hassaten jeolojik bir öneme sahiptir. Şimdi şu çorak halini görünce insanın inanası gelmiyor tabii ama sizi temin ediyorum, buralar eskiden hep dutluktu. Öyle ki, bakmaya doyamazdınız."
Bunları hayal mahsulü bir plana göre tasarladıkları şehirde, bu hayalî plana göre dolaşan ve hayal ettikleri şeyleri yerli yerinde bulmak isteyen hayalperestlere benzetebiliriz. Şüphesiz aradıklarını bulamazlar ve bundan dolayı da gerçeği suçlarlar.
Kalbim, tüm vücudumun içerisinde, hassaten jeolojik bir öneme sahiptir. Şimdi şu çorak halini görünce insanın inanası gelmiyor tabii ama sizi temin ediyorum, buralar eskiden hep dutluktu. Öyle ki, bakmaya doyamazdınız.
Kalbim, tüm vücudum içerisinde, hassaten jeolojik bir öneme sahiptir. Şimdi şu çorak halini görünce insanın inanası gelmiyor tabii ama sizi temin ediyorum, buralar eskiden hep dutluktu :)
Kalbim, tüm vücudum içerisinde, hassaten jeolojik bir öneme sahiptir. Şimdi şu çorak halini görünce insanın inanası gelmiyor tabii ama sizi temin ediyorum, buralar eskiden hep dutluktu. Öyle ki, bakmaya doyamazdınız.
"Kalbim, tüm vücudum içerisinde hassaten jeolojik bir öneme sahiptir. Şimdi şu çorak halini görünce insanın inanası gelmiyor tabi ama sizi temin ediyorum, buralar eskiden hep dutluktu. Öyle ki bakmalara doyamazdınız."
Kalbim, tüm vücudum içerisinde, hassaten jeolojik bir öneme sahiptir.Şimdi şu çorak halini görünce insanın inanası gelmiyor tabii ama sizi temin ediyorum, buralar eskiden hep dutluktu. Öyle ki, bakmaya doyamazdınız.