Şarkıyı hâlâ bulamadım. (Ellerim titremeye başladı.) Şahane bir cuma açılışı! İlk sevgilime gitmişti aklım (ama ondan değil hatırlayamamam, çiziklerle dolu artık hafıza kartım), anıdır anlatayım;
Bir gün denize nazır, açık havada otururken ilk sevgiliyle suspus, bir amca geldi. "Gençler bir süredir sizi izliyorum, içimden geldi, size şunları
YouTube kitap kanalımda Hakan Sarıpolat'ın Cıs kitabını önerdim: ytbe.one/o73ZS-Wrw04
4 yıl önce "Eskiden buralar hep dutluktu" diyebileceğimiz sessiz sakin zamanlarda, almışım başımı hunharca Stefan Zweig okuyorum. Ama ne okuma... Satranç'lar, Korku'lar, Gömülü Şamdan'lar... Bütün kitaplarını bitirmeye ant
Kiminin keşfetini, kiminin ana sayfasını işgal etmeye geldim... Nasılsınız efendim? Bizler iyiyiz çok şükür. Uzatmadan geçelim mi kitaba?
Tam olarak bir inceleme gözüyle değil de kitaptaki konudan da yola çıkarak ufak bir beyin jimnastiği yapma gözüyle okunursa daha faydalı olur. :)
Bu sefer böyle yazmak istedim canım ne var yani..
Kitap
Kalbim, tüm vücudum içerisinde, hassaten jeolojik bir öneme sahiptir. Şimdi şu çorak halini görünce insanın inanası gelmiyor tabi ama sizi temin ediyorum, buralar eskiden hep dutluktu. Öyle ki, bakmaya doyamazdınız.
Kalbim, tüm vücudum içerisinde, hassaten jeolojik bir öneme sahiptir. Şimdi şu çorak halini görünce insanın inanası gelmiyor ama sizi temin ediyorum, buralar eskiden hep dutluktu. Öyle ki, bakmaya doyamazdınız.
Hayri, Süleyman ve Semih üç ayrı çocuk üç ayrı yaşam ve üçünün de bir şekilde İstanbul’da kesişen zorlu hayatları. İnsan düşünmeden edemiyor, sanatçı olmak böyle bir şey olsa gerek çünkü her gün bu çocuklar gibi onlarcasıyla karşılaşıyoruz ama hangimizin aklına geliyor oturup onlarla sohbet etmek ya da hikayelerini sormak… Birde Yaşar Kemal’in İstanbul’unu okurken bu şehri ne kadar hızlı tükettiğimizi daha iyi anlıyorum. Harika bir doğayı iğrenç betonlara mahkum eden biz zavallı insanlar. Çok değil kitapta sadece kırk yıl öncesinin İstanbul’u anlatılıyor ki yazar o zamandan başlayan betonlaşmayı da dillendiriyor kitapta. Şu an ne o zaman ki kuş çeşitliliğini, ne balık, ne de bitki çeşitliliğini asla bulamazsınız. Birkaç ay uğramadığınız bir semte yolunuz düştüğünde bu kadar kısa sürede nasıl değişebilir diye hayrete düşüyorsunuz. Hatta biz arkadaşlarla bazen birbirimize espri yapıyoruz gençliğimizde buralar hep dutluktu diye, ne acı ki bu espri gerçek((
Kuşlar da GittiYaşar Kemal · Yapı Kredi Yayınları · 202213,5bin okunma
Kalbim, tüm vücudum içerisinde, hassaten jeolojik bir öneme sahiptir. Şimdi şu çorak halini görünce insanın inanası gelmiyor tabii ama sizi temin ediyorum, buralar eskiden hep dutluktu. Öyle ki, bakmaya doyamazdınız.
Kalbim, tüm vücudum içerisinde, hassaten jeolojik bir öneme sahiptir. Şimdi şu çorak halini görünce insanın inanası gelmiyor tabii ama sizi temin ediyorum, buralar eskiden hep dutluktu. Öyle ki, bakmaya doyamazdınız.
Kalbim, tüm vücudum içerisinde, hassaten jeolojik bir öneme sahiptir. Şimdi şu çorak halini görünce insanın inanası gelmiyor tabii ama sizi temin ediyorum, buralar eskiden hep dutluktu. Öyle ki, bakmaya doyamazdınız.
"Kusura Bakma Dağları"
Kalbim, tüm vücudum içerisinde, hassaten jeolojik bir öneme sahiptir. Şimdi şu çorak halini görünce insanın inanası gelmiyor tabii ama sizi temin ediyorum, buralar eskiden hep dutluktu. Öyle ki, bakmaya doyamazdınız.
“Kalbim, tüm vücudum içerisinde, hassaten jeolojik bir öneme sahiptir. Şimdi şu çorak halini görünce insanın inanası gelmiyor tabi ama sizi temin ediyorum, buralar eskiden hep dutluktu. Öyle ki, bakmaya doyamazdınız.”
Kalbim, tüm vücudum içerisinde, hassaten jeolojik bir öneme sahiptir. Şimdi şu çorak halini görünce insanın inanası gelmiyor tabi ama sizi temin ediyorum, buralar eskiden hep dutluktu. Öyle ki bakmaya doyamazdınız.
Kalbim, tüm vücudumun içerisinde, hassaten jeolojik bir öneme sahiptir. Şimdi şu çorak halini görünce insanın inanası gelmiyor tabii ama sizi temin ediyorum, buralar eskiden hep dutluktu. Öyle ki, bakmaya doyamazdınız.