Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Kapitalizmi oluşturan şey, en fazla kar değil, sınırsız birikimdir.
Sayfa 18
2.3. Bürokratik Yönetimin Monarşik Türü
"...halk "bürokrasinin kötülüklerinden" ne kadar yakınırsa yakınsın, bir an için bile sürekli idari işin, dairede/büroda çalışan resmi memurlar dışında herhangi bir yoldan yerine getirilebileceğini sanmak, bir illüzyondan ibarettir."
Sayfa 59 - Adres YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Osmanlı’da devlet, dini de içine alan, kuşatan büyük bir dairedir... Osmanlı’da herşey devlet içindir, din de devlet içindir. İran’da ise böyle gelişmiş bir bürokrasi kurumu olmadığı için, böyle bir devlet, yani üstün siyasi otorite bilinci ve kültürü de oluşmamıştır. Safevilerde ve sonrasında İran’da bürokrasi daima şahın ve nüfuz sahiplerinin şahsi memurlarından ibaret kalacaktır.
Halk "bürokrasinin kötülüklerinden" ne kadar yakınırsa yakınsın, bir an için bile sürekli idari işin, dairede/büroda çalışan resmi memurlar dışında herhangi bir yoldan yerine getirilebileceğini sanmak, bir illüzyondan ibarettir.
Padişah
Bürokrasi tarafından formülllendirilen her emir mutlaka padişah emri olarak çıkar. Çünkü devleti kuran, devletin sahibi padişahtır. Tanrı'nın devleti ona bağışladığına inanılır. Padişahlık Tanrı'nın bir bağışıdır. Onun dışında hiçbir siyasi otorite sahibi olamaz. Osmanlı Devleti'nde bu prensip o kadar derinliğe inmiştir ki bir padişah ölünce onun yaptığı bütün tasarruflar, atamalar düşer, halefi beratları yenilemezse, vezir, vali hiç kimse icra yetkisine sahip değildir, icraatları meşru sayılmaz.
Halk "bürokrasinin kötülüklerinden" ne kadar yakınırsa yakınsın, bir an için bile sürekli idari işin, dairede/büroda çalışan resmi memurlar dışında herhangi bir yoldan yerine getirilebileceğini sanmak, bir illüzyondan ibarettir.
Sayfa 64
Reklam
Devlet işleri pâdişahın doğrudan kontrolü altındadır. Bürokrasi tarafına dan formüllendirilen her emir mutlaka pâdişah emri olarak çıkar. Çünkü devleti kuran, devletin (mülkün) sahibi pâdişahtır. Tanrı’nın devleti ona bağışladığına inanılır. Pâdişahlık Tanrı’nın bir bağışıdır. Otoritenin kaynağı Tanrı’dır. Onun dışında hiçbir siyasî otorite sahibi olamaz. Osmanlı Devleti’nde bu prensip o kadar derinliğine yerleşmiştir ki, bir pâdişah ölünce onun hayatında yaptığı bütün tasarruflar, atamalar düşer, hânedândan yerine geçen halefi berâtları yenilemezse, vezir, vali hiç kimse icra yetkisine sahip değildir, icraatları meşrü sayılmaz. Kanunî’nin ölümü (1566) ile bu tip mutlak pâdişah otoritesini temsil edemeyen pâdişahların (1566-1603 döneminde II. Selim, III. Murad, III. Mehmed) tahta gelmesi üzerine Osmanlı tarihinde otorite birliğinde dağınıklık ve sorumsuzluk dönemi başlamıştır.
Bilinen bütün toplumlarda parada gözü olan insanlar olmuştur, ama ender olan, belki de tek olan, bu isteğin fetihle, spekülasyonla ya da serüvenle değil, disiplin ve bilimle doyuma ulaşma eğilimidir.
Bürokratik yönetimin üstünlüğünün esas kaynağı, teknik bilginin, malların üretiminde modern teknoloji ve işletmecilik metotlarının gelişmesiyle birlikte kesinlikle vazgeçilmez bir nitelik kazanmış olmasıdır. Bu açıdan bakıldığında iktisadi sistemin kapitalist ya da sosyalist temeller üzerinde örgütlenmiş olmasının bir önemi yoktur.
Sayfa 51 - Adres yayınlarıKitabı okudu
Şefe ve üste sadakat, verilen emirlere uyum, memurun esas görevidir. Max Weber, bu ilkelerin şekillendirildiği idarî yapıyı "geleneksel bürokrasi" olarak tanımlar. "Yasal bürokrasi" ise akılcı hukuk kurallarının meşrulaştırdığı otorite tipine eş düşer. Bu tür bürokratik yapıların en belirgin özelliği, her türlü işlemin yönetmeliklere, yazılı kurallara bağlanmış olmasıdır. Memurlar etkinliklerini, kendilerine yönetmeliklerle tanınan yetki ve sorumluluk esaslarına göre yürütürler. Alt makamlar, üst makamlar tarafından denetlenir. Her memur amirine değil, görevine karşı sadakatle yükümlüdür.
47 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.