Kırlardaki dikenleri, taşları, ağaçları, küçük öbeklerinde kekikleri tanıdım, otların aşina kokusunu tanıdım.Geçmiş günlerin anılarına daldım, ama bütün o anılar bir efsunla sanki, benden uzaklaşmış, kendi bağımsız hayatlarını yaşıyorlardı. Ben sadece uzak ve biçare bir seyirciydim, onlarla aramda derin bir uçurum açılmıştı, anlıyordum. Servilerin arasında boşluklar, fasılalar belirmiş, tepeler kavruklaşmıştı. Ben eski ben değildim; çağırsaydım getirseydim de konuşsaydım onunla, duymaz anlamazdı beni. Yüzü eskiden tanıdığım bir adamın yüzü olurdu da benim yüzüm olmazdı, benim bir parçam bile olmazdı.