Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
''Ben, gerektiği zaman, en büyük armağan olmak üzere Türk milletine canımı vereceğim.''
Büyük ölülere matem gerekmez, fikirlerine bağlılık gerekir.
Reklam
Bu konular yeni yeni konuşuluyor. İçkisi, sigarası... Rahatsız oluyor musunuz? Okullarda savaşlar okutuluyor ama bilmedikleri Atatürk'ün insan yönü. Her şeyden evvel insan o. Bu yüzden de rahatsızlık duymuyorum. Çok büyük bir asker, çok büyük bir devlet adamı, çok büyük bir devrimci. Atatürk'ün rakısından bahsediliyor. Stresini atmak için içiyormuş,muazzam sofraları filan anlatıyorlar. Onları hatırlıyorum, o sofralar imtahan sofrasıydı. Fikir alışverişi yapılırdı.
Mustafa Kemal Paşa dedi ki: "Türk kadınlarının toplum hayatında bir köşeye çekilip kabuğu içinde zannediyorsanız onları yalnış anlamış olursunuz. Halkımızın yüzde sekseni köylüdür. Bunların arasında kadınlar, erkeklerle beraber yan yana çalışırlar ve erkeğin hayatına tamamen katılırlar. Halkın geri kalanı kasabalarda, İzmir veya İstanbul gibi büyük şehirlerde yaşarlar. Buralarda kadınların erkeklerden ayrı yaşamaları, bir kötü adet olan erkeklerin bencilliği yüzündendir. Bütün Türk kadınları, erkeklerle tam bir eşitlik ve menfaat ortaklığı dairesinde bulunacakları günü bekliyorlar.
Sayfa 206Kitabı okudu
Türk kadınları için eşit haklara inanıyorum; bu, oy verme ve Büyük Millet Meclisi'ne seçilme hakkı demek. Ama şuna da inanıyorum ki, eğitim, oy hakkından ve kamu hizmetinden önce gelmeli. Cahil köylülerin sırtına oy hakkını yüklemek saçma olur.
Sayfa 213Kitabı okudu
Halifelik ve saltanatın kaldırılması, demokrasiye olanak sağlamıştır. Bu, kesindir. Bugün anladığımız anlamda bir demokrasi mümkün olamazdı, bu kurumlar kalkmadan. Bence yanlış olarak, Atatürk' ün diktatör olduğunu söyleyenler var. Bence Atatürk yapılması zorunlu olan şeyleri yaptı. Ağır hastasını, iyileştirebilmek için ilaç almaya zorlayan hekime diktatör denmez. Atatürk'ün yaptığı, bu hekimin yaptığından farklı bir şey değildi. Türkiye'nin ölüm döşeğinde olduğunu görüyordu. Onu ayağa kaldıracak ilacı hazırlamıştır ama gerçek diktatörleri gördük. Hepsi, çok büyük yıkımlara yol açıp, öyle ortadan kalktılar. Mussolini, Hitler, Stalin... Siz de benim kadar biliyorsunuz. Oysa Atatürk, yaşayan bir eser kurdu. Bu, Atatürk'ü asla diktatörlere benzetmemek gerektiğinin kanıtıdır. Atatürk otoriterdi ama buyurmak uğrana buyurmayı hiç istememiştir. Ülkesini kurtarmak için buyruk vermiştir.
Sayfa 115Kitabı okudu
Reklam
Kuşkusuz Atatürk çok üstün zekaya sahip bir insandı. Kendisinin asker olduğunu biliyorum ama özünde bir bilgin olduğuna inanıyorum. Çankaya ve Anıtkabir'deki kitaplığına bir bakın. Ne kadar çok okuyan bir insan olduğunu görürsünüz. Özellikle tarih ve dil konusunda! ama kendisi asker olmak ve büyük bir asker oldu. Hiçbir yenilgi almayan tek Osmanlı paşasıydı. İki kez , biri Ruslarla karşılaştığında , bir de Filistin cephesinde yenmedi ama geri çekildi. Ama geri çekilirken kendisi , başka komutanlar gibi birliklerinin önünde değil , en arkasında yer aldı!
Sayfa 197 - Prof. Dr. Geoffrey LewisKitabı okudu
"Onun büyük bir strateji ustası olduğudur. Bence Mustafa Kemal tanımlamak istenirse, O'nun bir strateji ustası olduğu belirtilmelidir. Kuşkusuz yalnız askeri anlamda değil. Gelibolu'da ve başka bölgelerde, kuşkusuz Bağımsızlık Savaşı sırasında mesleğini ne denli iyi bildiğini kanıtlamıştır. Ama strateji uzmanı terimi bundan çok daha geniş bir anlamda, siyasal anlamda anlıyorum. Yani kararların zamanını biliyordu; koşulların ne zaman olgunlaştığını duyumsuyor ve o zaman kararını veriyordu. Birkaç ilke temeli üzerinde ama herhangi bir katı ideolojiye bağlı kalmadan eylemini yaptı. Burada Lenin'le Mustafa Kemal arasında bir karşılaştırma yapılabilir. Lenin bir ideolog idi. Mustafa Kemal ise bence bir ideolog değildi. O kuşkusuz, ilkeleri olan ama onları koşullara uyarlayan bir eylem adamıydı."
Sayfa 274 - Prof. Dr. Jacques ThobieKitabı okudu
Hayvanlarla da çok yakın ilişki kurabiliyordu."Benim konuşan gazetem" dediği Latife'nin London Times gazetesinden O'na çeviri yaptığı sırada çekilen bir fotoğraf çok hoşuma gider. Bu gazetenin Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulması üzerine yayınladığını bir kitapta görmüştüm. Her yanında küçük köpekler , öte yandan büyük bir köpek... Atatürk böyleydi. Bir de Fox adlı bir koruyucu köpeği vardı. Büyük Millet Meclisi'nde işler iyi gitmediğinde Fox , Atatürk'ün koltuğunun altında "hırrr!" diye homurdanırdı. Atalardan , onların huysuzluklarından , onlara kötü davranılmasından söz edildiğinde , Atatürk "Hayır , hayır ; atla konuşmalısınız." derdi. Atla fısıldaşırdı. Sesiyle hayvanlarla nasıl iletişim kurabildiğini görürdünüz. Kuşkusuz iletişim , yalnız insanlar arasında yapılan bir şey değildir. Atatürk , buyruk verici varlığının yanında , parmaklarının ucuyla bile çevresiyle iletişim kurabiliyordu.
Sayfa 342 - Tarquin OlivierKitabı okudu
Kadınların özgürleşmesinden söz edildiğinde hep Süreyya Ağaoğlu'nun yazdığı bir kitabı hatırlarım. Böyle Bir Hayat Geçti adlı kitapta Süreyya Ağaoğlu çok ilginç bir olaydan söz eder. Kendisi Hukuk Fakültesini bitirdikten sonra , yine hukuk alanında ilk doktara yapanlardan bir başka hanımla birlikte Ankara'da bir bakanlıkta çalışmaktadır. İşlerini
Prof. Dr. Catherine BurillKitabı okudu
Reklam
Bence Atatürk'ün yaşadığı dönemde tek parti yönetiminde bile , sergilemiş olduğu en büyük özelliklerden biri ,öğrenmeye olan istekliliği idi. Yalnız Türk ulusunu değil , kendisini de sürekli olarak eğitiyordu. Birçok bakımdan sürekli bir değişimden geçmiştir Atatürk. Örneğin bir düşünce ya da kuruma ilgi göstermiş , onu incelemiş , belki uygulamıştır da ama bu yeni devletin gelişmeye , oluşup değişmeye koyuluşunda olduğu gibi , Atatürk'ün kendisi de bu devletle birlikte büyüyor , oluşuyor ve değişiyordu. Halkla konuşuyordu. Birçok önder gibi kendisini halktan soyutlamıyordu. Çevresinde hep halkı vardı. Bir düşünceye vardığında onu görüşmek ve tartışmak üzere her kesimden insanı çağırırdı. Profesörleri , devlet memurlarını , kimi kez sokaktaki yurttaşı çağırırdı. Bence yeni Türk devletinin nasıl olacağını belirleyen , bu üslup olmuştur.
Sayfa 368 - Porf. Dr. Heath LowryKitabı okudu
Bence en başta hatırda tutmamız gerekirken , bugünkü Türkiye'de pek anımsanmadığını gördüğümüz husus , 1923 Türkiyesi'nin savaşlardan tükenmiş bir ülke olduğu gerçeğidir. Bir zamanların güçlü Osmanlı İmparatorluğu'nun bir kalıntısıydı. 1923 Türkiyesi. Altyapıdan yoksun bir kalıntı. Ekonomi altyapısından da eğitim altyapısından da yoksun bir ülke. Atatürk ve arkadaşları işe gerçekten de hemen sıfırdan başladılar. Kuracakları yapı için ellerindeki olanaklar son derece azdı. Attıkları adımların birçoğunu , ellerinde ne bulunduğunu ve ne yapmak istedikleri açısından değerlendirmek gerekir. Ellerindeki olanaklar çok ama çok küçük bir eğitilmiş , yetişmiş insan kadrosuydu. İster öğretmen , ister bürokrat , ister subay olsun , başlangıçta birlikte çalışılacak çok az sayıda insan gücü vardı. Oldukça çabuk saptadıkları şey , değişimin ancak örnek göstererek yapılabileceği olgusuydu. Başka deyişle yukarıdan aşağıya indirme kuramı gereğince , eğitilmiş bu küçük insan gücü öğretmen ve memur olarak bütün Anadolu'ya yayılacak ve yaşam biçimleriyle örnek olarak eğiteceklerdi. Eğitim yalnız okul dersliklerinde yapılan bir şey olmayacaktı. Halkın gördüğü her şey , eğitim işlevi görecekti. Bu yolda en büyük öğretmen Mustafa Kemal'in kendisiydi.
Porf. Dr. Heath LowryKitabı okudu
General MacArthur Ameraki Birleşik Devletleri’nin Ordu Komutanı 2.Dünya Savaşında Müttefiklerin Pasifik ordusunu komuta etmiş, Kore savaşında Birleşmiş milletler komutanlığı yapmış.Ve Atatürk hakkında 1938 yılında kendisinin en zor, en problemli, en buhranlı döneminde birden canı çok sıkılır ve yanında duran yüz yirmiden fazla kişiye dönerek “Şu anda hiçbirinizi değil, büyük istidadı ile Mustafa Kemal’i görmek için neler vermezdim”. İşte Türk insanı tarafından yukarıdaki sözü nedeniyle tanıdığımız Amerikan General’in duası: —Allahım bana bir oğul ,nasip et ki, zayıf olduğu anı bilecek kadar kuvvetli, korktuğu zaman kendini bulabilecek kadar cesur, şerefli bir yenilgide gururlu ve eğilmeyen, lakin zaferde yumuşak ve alçak gönüllü olsun. Bana bir oğul nasip et ki, arzuları fiillerinin yerini almasın, seni tanısın ve bilginin temel taşının kendini tanımak olduğunu kavrasın.Onu kolaylık ve rahatlık yolunda değil,güçlükler ve mücadeleler yolundan gönder ki, fırtınada ayakta kalmayı öğrensin. Bunu başaramayanlara da şefkatli olsun. Kalbi temiz bir oğul nasip et, gayesi yüksek olsun.Başkalarını idare etmeden önce kendini idare edebilsin.Gülmeyi bilsin ama ağlamayı da asla unutmasın. Bu vasıflara kavuştuktan sonra da dua ederim; hayatın esprilerine karşı o kadar yeterli duygusu olsun ki; ciddi olmakla birlikte kendini fazla ciddiye almasın; ona tevazu ver ki daima büyüklüğün sadeliğini, açık fikirliliğin hikmetini , gerçek kuvvetin tevazuunu anlasın. O zaman ben, babası ”Boşuna yaşamamışım'' diye cüret edebileyim.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.