Bağımsız insan sadece, yaşamın temel gereksemelerinden bağımsız olmakla yetinmez, bir şeyler yapma özgürlüğünü de ister. Marx’a göre, özgürlük ve bağımsızlık, liberal anlamda bir siyasal veya ekonomik özgürlük değil, fakat insanın olumlu yönde kendisini (bireyselliğini) gerçekleştirmesidir.
Marx, insanı, tutsaklık zincirlerinden, yabancılaşma sürecinden ve ekonomiye köle olma kaderinden kurtarmak istemiştir...Marx'ın aradığı, siyasal gücün (devletin) hangi yoldan ele geçirileceği değil de, halka nasıl inileceği, onun güveninin nasıl kazanılacağı sorununa bir çözümdü...bu işi, dehşet korkusunun desteklediği yarı hipnotik ve demogojik bir ikna yöntemiyle değil de, gerçeği ortaya koyup, insanlardaki gerçek duygusuna seslenmeye çalışarak yapmıştır. Marx 'ın “gerçek silahının altında yatan varsayım Freud’unkine benzer: İnsanoğlu bir hayaller dünyasında yaşar; çünkü hayaller, gerçek hayatın sefaletini dayanılabilir hale getirmektedir. Eğer insan, bu hayallerin neler olduğunu anlayabilirse, yani yarı uyku halinden uyanıp kendine gelebilirse, kendi gücünün sınırlarını görebilirse, gerçeği öylesine değiştirebilir ki, artık (öyle bir dünyada) hayallere ihtiyaç duymaz. “Yanlış bilinçlenme , gerçek olmayanın gerçek imiş gibi algılanması, insanın yaratıcı gücünü kısıtlar. Gerçeği görmek, onu olduğu gibi kavramak ise insanı güçlendirir.
Sadist (eziyet etmekten hoşlanma) eğilimli olduğu için çocuklarını döven veya onlara kötü davranan bir baba daha başka bir örnek olarak incelenebilir. Böyle bir baba, genellikle, çocuklarına erdemli olmayı öğretmenin ve onları kötülükten, korumanın en iyi yolunun bu olduğuna inandığı için, çocuklarını cezalandırdığını söyler. Aslında baba, sadist doyumunun farkında olmadığı halde, çocuklarını eğitmenin tek doğru yolunun bu olduğu ve, bir baba olarak, sadece görevini yaptığı inancındadır.
§
"Doyurulamayan güdüler, cinsel nitelikte olmayan akli ve duygusal bir enerjiye dönüşür ki. Uygarlığın yapıtaşı işte bu değişikliğe uğramış, bu cinsel enerjidir."
§
Oysa, kendi kişiliğimi bulmadıkça, annemin koruyucu kanatlarından uzaklaşmadıkça, ırk ve ulus bağlarımı koparmadıkça, başka bir deyişle, tam bir kişi ve özgür bir insan olmadıkça, bu kafesten sıyrılamam.