Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Tarifi olmayan bir kitaptı benim için. Şimdi ne söylesem noksan kalır.
* İçimi ısıtan gülümsemesini bir an önce görmek, bilgi saçan sesini bir an önce duymak için can atardım. * "Yüreğinizin sıcaklığını esirgemeyin benden." "Çünkü burada, bu kavakların dibinde, büyüleyici yeşil bir cam kırığı gibi kaldı çocukluğum." "Ağaçların köklerini toprağa salan bu insan neler söylemiş, neler
Reklam
"Zayi olmaz gül temennâsıyla vermek hâre su" [Fuzuli]
Çekirdek toprak altına, toprak altında kalsın diye değil, topraktan çıksın diye atılır. Bunun için de bir varlık imtihanından geçer. Kabuğunu kınp kendini mahveder ve varlığından vazgeçerse, ağaç azametinde bir varlığa kavuşur. Dallar sayısınca göğe uzanır, çiçek çiçek güler, meyvelerce konuşur. Kabuğuna dokundurmaz ve çekirdek olarak var olmak isterse, derin bir yokluğa düşer, toprağın karanlığında mahvolur...
Yakınlıklarımızı yitiriyoruz derken, en başta kendi kendimizle olan teması kaybediyoruz. Kendimizi yalın bir tarifin içine oturtmayınca, çizgimizi belirlemekte, yolumuzu ve yönümüzü çizmekte zorlanıyoruz.
Unuttuk... "Anımsamaz mı insan ki, üzerinden anılmaya değer bir şey olmadı bir süre geçti." İnsan Suresi, 75/1
Reklam
Varsın, an geçip gitsin. Varsın, insan göçüp gitsin. Varsın, ağyar yitip gitsin. Yeter ki, dilimiz Yâr'e yetsin. Yeter ki, elimiz Yâr'e yetsin.
Ağaç gibi; Mevsimlerin hepsine açık, Hüznü ve sevinci ağırlamaya hazır, Kuş cıvıltılarını çoğaltmaya arzulu, Gelip geçen her şeye dokunmaya hevesli. Bir yağmur damlasını okşamaya, Bir rüzgar dokunuşunu şarkı yapmaya hazır. Bekliyoruz...
Duyguların Geometrisi Önce sevdim. Sevdiğimi öğrendim, sevebildiğimi farkettim: Sevdikçe kendimi kainatla topladığımı gördüm. Affetmeyi öğrendim: Affetmenin, dostlarımı onla çarpmak olduğunu farkettim. Pişman oldum: Pişman olduğumu itiraf ettim, pişman oldukça, hatalarımı küçük, anlaşılır ve bağışlanabilir parçalara bölebildiğimi gördüm. Hatırlamayı öğrendim: Hatırladıkça, sevgilerimin kare kökünü bulup, onlardan hüznü çıkardığımı farkettim. Değer vermesini öğrendim: Değer verdikçe sevgilerin küpünü bulup, onları mutlulukla çarpabildiğimi gördüm. İltifat etmesini öğrendim: İltifat ettikçe, insanlarla aramdaki en kısa mesafenin bir tebessümün resmettiği eğri bir çizgi olduğunu gördüm. Özür dilemesini öğrendim: Özür diledikçe nefretin ve öfkenin sonsuza bölündüğünü, böylece dargınlıkların limit sıfıra giderken yok olduğunu farkettim. Aşık oldum, aşkı tattım: Böylece bir üçgenin iç açılarının toplamının 180 dereceyi aşıp, bütün yamukları kendi içinde barındırabildiğini gördüm. Hüzünlendim: Hüznü sevdim, hüznün kalbime dokunmasına izin verdim. Böylece bütün mutlulukların ve zevklerin sonunda ayrılık çizgisine teğet geçip geri döndüğünü gördüm. Ve bir gün öleceğim: Kesinlikle öleceğim ve öldüğüm gün anlayacağım ki, yaşadığım hayat, paydası sonsuzluk olan basit bir kesirden ibaretmiş. Kesrin payında ne olursa olsun, ne kadar çok şey biriktirmiş olursam olayım, hepsi son işlemde sıfıra eşitleniyor. Kesrin üzerine, yani bu dünyaya, sonsuzluk cinsinden bir şeyler koymam gerekiyor. Yoksa elde var sıfır. Tüm bu işlemlerin sağlamasını yapmak isterseniz, kalbinize bir bakın.
İdrak-i Mealiye selamlar
Hayat, içinden bir de sen geçtin diye mutlu mu oldu dersin? Dünya, üzerinde bir sen daha olunca bası göğe mi erdi dersin? Bu beden, seni içinde ağırladı diye topraktan uzak mı kalacak dersin? Zaman akıp gidiyor. Seninle ya da sensiz. Şimdi başka çocukların okul tereddütleri yaşanıyor. Uçurtmalar başka çocukların ipinden tutuyor. Başka çocukların gözleri yağıyor yağmura...
Reklam
Can, paslı bir bıçak yarasıdır varlığın göğsünde. Tenin beyaz yüzünde bir kardelen hülyasıdır. Göğün en canlı yıldızı, yerin en kanlı çiçeğidir. Yarada kabuk bağlayan her neyse, buzda kristal kristal biçimlenen ne ise, gökten yukarda, yerden aşağıda ne varsa kaynayan, hepsi can yüzünden, hep can gözünden, hep can özünden.
Mezarlar boyu gizlenen ne varsa, hepsi can tarlası. Ne varsa toprak üstünde kanayan ve sancıyan, hep can kavgası.
Söze sığmıyor, dile gelmiyor can. Şire uymuyor, öyküde uymuyor, film karesinde oynamıyor. Dilimize damağımıza değen ne varsa tatmak adına, Hepsinin tadı can, hepsinin tuzu can. Söz etmeye değer ne varsa, kayda değer ne yaşarsa, hep can heyecanı, hepsi canın romanı...
Düşmüş değil miydik varlık ayinesine? "Gizliydim; görünmek istedim." dedi diye Oysa bir 'Ezeli Nazar'ın hatırına var değil miydik?
Ne zordur, etrafın kalabalıkken kendi derdinle yalnız kalmak..
869 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.