Herkese merhaba,
Bu kitabı ve değerli yazarını bu güzel platform ve buradaki okuyucular sayesinde tanıdım.
Öncelikle burada gerçekten çok kaliteli okurlar olduğunu belirtmek istiyorum.
Oğuz Yılmaz da buradaki değerli okur ve güzel yazarlardan bir tanesi.
Hepimizin hatırlayacağı üzere Mahmut Hoca Efsane bir Hababam sınıfı repliğinde der
Aslında şimdi dağ başında sobalı güzel küçük bir evin olacak.
Sobanın üstünde çay demlenecek, dumanına radyoda çalan Neşet Ertaş, Hacı Taşan, Çekiç Ali türküleri karışacak...
Bozlaklar, türküler yankılanacak duvarlarında... Sonra bir sessizlik... Yalnızca sobada kaderiyle tutuşmuş odunların zikriyle tefekkür edeceksin...
İnsandan uzak, dünyadan uzak bir yerde, dünyanın içinde bir yerde insanlığınla baş başa, sırtındaki yaraları, gönlündeki kırgınlıkları saracaksın...
Hayal... Hayal kurmak güzel bir şey.
Çünkü, gerçek ötesi hayaller, hayatın gerçeklikleri dediğimiz sahteliklerden daha masum...
Çünkü masum olmak artık hayal...
Çay soğumuş,
Zaman geçmiş,
Ben aynı türkü'de kalmışım.
-Sonra mı ?
Neşat Ertaş vurdu sazin teline,
"Özü gülmeyenin yüzü güler mi hiç" dedi.
Haklıydı..
Ve sonra, üzdün
diyememişte
"Yazımı kışa çevirdin" demiş.
Anlamayacağını bildiği için de
"Ne söylesem boşa Leylam" demiş.
Hassas insanlardık…
Sessiz siluetler şeklinde parça parça gelen küçük hatıralar hafif bir tebessüm getirdi. Küsmeyi becerebilen bir insan olmadım hiçbir zaman, nedenini şimdi anlıyorum.
Anılar ışıldıyor kimi zaman gözlerimin önünde beyaz bir perdeye yansıtılmış eski dönem filmleri gibi adeta. Meydan mahallesinde önceleri sadece tanıdık yüzlerin
Öyküler benim için, kısacık zamanlarda, bunalmış hissettiğim anlarda kaçış dünyam. Farklı karakterler ile kimi zaman bahçesinde rengarenk sardunyaların olduğu yolları çamurlu, insanları hüzünlü bir arka mahalleye , kimi zaman seneleri dimdik ayakta devirmiş yaşlı bir konağa , kiminde hiç gitmediğim şehirlere yolculuk...
Yolculuğa Hazır mısınız?
Seneleri, anıları, mutlulukları, hüzünleri, aşkı buruşuk bir gömleğe sığdırmış Cevahir Hanım ile gözlerimizin ardında sakladık sevgimizi, bakışarak anlattık birbirimize.
Dolmayan çay bardağına koca bir ömrü sığdırdık yalnızlığımızla birlikte, Salim'in son seslenişini bir tek Ayfer duydu.
Şeref ile birlikte sırlara karışan Hatice Gelin'in hikâyesine şahit olduk dolunay zamanı. Neşet Ertaş'ın sesinden Gönül Dağı' nı dinledik gözlerimiz uzaklarda.
Bir avuç akide şekerinde sevgiyi, şevkati, mutsuzluğu deneyimledim küçük Mustafa ile birlikte.
Ve bir erik ağacı yaprağına sığdırılmış, koca bir ömrü doldurmuş Aşk'ı okudum Sevan ve Zeliha'nın mektuplarından.
@oznurunat ; ilk kitabında, hayatın acı tadına bir tabak palaçinka sunmuş okuyucusuna, buyurmaz mısınız?
benden bir öykü ...
MAHREMİYET
"Bunca sıkıntımız yokmuş gibi bir de terör örgütü üyesi bir avukatla uğraşıyoruz amına koyim!'' diye söylendi. Şimdi Baroların tepkisiydi, medyanın olaya gereksiz ilgisiydi, AİHM kararlarının bir kere daha gündeme gelmesiydi, töbe bunların hiçbirini çekebilecek kıvamda değildi. Tüm bu zırvalıkları
Hem türkü dinleyen , çay içen ve dua eden insanlar güzel insanlardır. Zarar gelmez onlardan. Öyle demiyor mu Neşet Ertaş :
Nerede bir türkü söyleyen görürsen korkma, yanına otur
Çünkü kötü insanların türküleri yoktur…