Mesela Tommiks kitabı benim çok hoşuma gider çünkü hikâyedeki Kulver Kulesi'ni bizim Yeşilköy'deki filoya benzetirim. Doğan Kardeş Yayınları'ndan Carl Ewald'ın yazdığı Tabiat Ana Anlatıyor da şahane bir kitaptır. Çocukken Red Kit ile Tenten'i çok severdim. Okurken çok dikkatimi çekmişti, Tenten'deki uçaklar gerçek uçaklardı ve ben hepsini tanıyabiliyordum. Seneler sonra da doktora hocamı Tenten'le tanıştırdım. O da trenleri çok severdi ve bütün lokomotiflerin gerçek lokomotifler olduğunu söyledi. Düşünebiliyor musun, bu kitabı yazabilmek için Hergé müthiş bir araştırma yapmış. Bunların yanında Asteriks de son derece önemli kitaptır.
Ancak NATO üyeliği iki olumsuzluğu da beraberinde getirmiştir: Birincisi, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Avrupa'yı da etkisi altına alan Amerikan yaşam tarzının hayranlığıdır. Coca-Cola, fast-food, rock-and-roll, lüks otomobiller yaşam tarzımıza girmiş, kitabın yerini giderek televizyon almış, insanımız yüzeyselleşmiş, harcama delisi olmuştur. Bunun en çarpıcı örneklerini son zamanlarda yaşamaktayız: NATO üyesi Türkiye, bir uluslararası antlaşmadan doğan hakkını Kıbrıs'ta kullandığı için NATO'nun "patronu" ABD tarafından cezalandrıılmış, ambargo altına alınmıştır. Diğer pek çok NATO ülkesinde bulunan bazı silahları satın almak istediği halde bunlar kendisine satılmamış, bunların yerine ABD dışında bir kaynaktan silah edinme teşebbüsünde sonucu, parasını bile ödediği uçaklar kendisine verilmemiş, hatta Türkiye bu uçakların, entelektüel olarak katkı yaptığı üretim programından dışlanmış, gene yaptırımlarla tehdit edilmiştir.
Bir ortamda kimse konuşmayıp aniden bir sessizlik olduğunda "Kız doğdu" denmesi Arap Cahiliyesi ve onun takipçilerinden bizlere ulaşan bir âdettir. Oysa bu deyim, doğan çocuğun kız olmasının bir felaket gibi görülmesinden dolayı kimsenin ağzını bıçak açmamasını ifade eder.
Bütün giz, sözcüklerde, seslerdeydi. Doğan çocuğun ana karnının sıcağından soğuk dünyaya çıkar çıkmaz korkuyla ağlaması gibi, ilk sesle, kimsenin bastırmaya kalkmadığı ilk özgür haykırış... Böyle birşeyler geçti aklından.
Sonra cebinden kırmızı maroken kaplı bir küçük defter çıkararak çok ciddî bir sesle:
— “Bak buraya, birâder! Ben bu muharebede iki şey keşfettim ki bunlardan biri askerlik târihinde şimdiye kadar formüle edilmemiştir. O da şudur:
Daha eyi hamle etmek için iğreti çekilmeler yaptırdığım bir sırada sırt vere vere tâ Ankara kıyılarına gerilediğimizi