Kitapta İlber Ortaylı, dünya tarihine mâl olmuş önemli şahsiyetleri tanıtmaktadır. Kitap iki bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde Ortaylı; ilim, müzik, şiir, mimari, yönetim ve ordu gibi alanlarda dünya tarihinde söz sahibi olmuş, Julius Sezar, Fatih Sultan Mehmet, İbni Haldun, Emir Timur, Beethoven ve Lev Tolstoy gibi şahsiyetlerin hayat hikâyelerini kendi bakış açısından değerlendirmektedir. Ortaylı ikinci bölümde ise; çoğunluğunu yakından tanıdığı ve Türkiye'nin yakın tarihinde adları sıkça anılan, Osman Ertuğrul Efendi, İhsan Doğramacı, Bülent Ecevit, Andreas Tietze, Cemil Meriç ve İrene Melikoff gibi simaları tanıtmaktadır.
·
Puan vermedi
Büyük Doğu Macerası
İdeolocya Örgüsünü okumak benim için çok serencamlı geçti. 79 günde anca bitirişimin altında yatan sebeplerine değinmek istiyorum.
Bu eser hakkında Üstad Necip Fazıl diyor ki:
"Bu eser, benim bütün varlığım, vücut hikmetim, her şeyim... Ben, arının peteğini hendeseleştirmeye memur bulunması gibi, bu eseri örgüleştirmek
Öncelikle belirtmek gerekir ki, bu yazarla gerçekten çok geç tanıştım; tanıyordum fakat okumamıştım. Tavsiye ve telkinlerle okumaya başladım. Bu kitapla bu yazarı tanımaya başlamak güzel bir fikir mi bilmiyorum, çünkü kitap yazarı tanımaya vesiledir. Kitapa dönersek, ne söylesem az kalır, fakat ciddi bir kitap kültürü olan birisi olmak lazım tam manasıyla kavramak için; maalesef ben değilim, dolayısıyla her bir referansı anlamasam da okumaya, anlamaya çalıştım. Bazen ülkemizin edebî bir şekilde sunulmuş bir tarihi gibi geliyor kitap. Kendi medeniyetimizi terk edip diğerlerine nasıl ve hangi sebeplerle sığındığımızı anlatıyor. Tanımlar yerinde, suçlamalar acımasız: fakat bu gerçekliği anlatmak üzere belki de kaçınılmazdır.
Fakat bu kitabı okurken çok defa şu duruma düştüm:
Yazar bir fikir aktarır, söz söyler: beğenirsin. Daha sonra bir söz daha söyler, çelişir. Düşünür yine beğenirsin: ikna kabiliyeti yüksek bir yazar. Bazı yerde dedim ki kendime “kendini teslim etme” fakat bazı fikirlerimi kimse böyle güzel yazıya dökemezdi: bazı fikirlerine öylesine katılıyorum ki, yazıya bu kadar güzel dökülmesine kayıtsız kalamıyorum.
Bazı şeyleri çokça fikre muhalefet için söylüyor: fakat iyi bir muhalif.
Hasılı kelam, tavsiye ederim, muhteşem buldum.
Kuyunun Kederli ve Derin Yankısı
Freudyen bir imge kuyu..
Doğum, ölüm, hüzün, neşe, şehvet, çaresizliğin dili olan kuyu..
Kuyu etrafinda şekillenen bir hayat..
Öyle bir kuyu ki 57 yilık yaşamını hüzünlü Kürt tarihinin damlaları ile olgunlaştıran kuyunun fotoğrafları.
Celadet Ali Bedirxan'ın kederli entelektüel yolculuğu..
Kuyudan yankılanan seslerin renkli kişilikleri: Nursi'nin talebesi Müküslü Hamza, Cemil Meriç'in hocası Memduh Selim Bey, Cemilpaşazadeler, Ciwan Haco'nun dedelerinden Haco Axa, Seyyid Abdülkadir, Mevlanzade Rıfat, Ahmed Ramiz ve diğerleri..
Kuyunun karanlık dilinin yankısı olan Hawar dergisi ve bu karanlığa bir
aydınlık niyetiyle Ronahî dergisinin umudu..
Heta mirov xwe nas dikît
Mirov e'mre xwe xelas dikît..
(Celadet Ali Bedirxan)
SaçmaSapan
Ne kullanıp yazıyorlar bunları:) saçmalayarak kitap yazma diye bir yöntem var sanırım.
Mitoloji dediğin 50 sayfayı geçmemeli bence (çerez olarak) sevenleri için. Saçmalamanın da sınırı olmalı:)
Seven sevsin. Bana göre değil..
Not.
"Kitap hakkında bir değerlendirme değil görüşlerim. Mitoloji hakkında daha doğrusu yunan mitolojisi hakkında. Soruları yada düşünceleri temellendirme ihtiyacı olarak tarihten bugüne aktarılan bu anlamlandırma çabası bana saçma gelen. Doğum, ölüm, ölüm sonrası, doğal olaylar vs. Bunların her biri için bir tanrı kavramı geliştirilmiş.
Cemil Meriç büyüyle oynattıkları kuklalar. der.
Birde işin dini boyutu var. Sonsuzluk ve yaratma gibi çok derin konuları tiye alıyormuş geliyor bana. Eğlenmek amaçlı okunmasında bir sakınca görülmemiş bir çok kaynakta. Tabi bilinçli olarak okumak.
Konuyla ilgili araştırmalarımda ( mitoloji hakkında bilgim çok az) yunan mitolojisi için görüşlerim değişmedi.
100 sayfayı zorla tekrar okudum. Hiçbir anlam bulamadım insani değerler açısından.
Seviyeli yorumların etkisiyle biraz daha anladım sanırım Mitolojiyi.
Küçümseyerek, hakaret ederek bir yere varılamayacağı malum."
287 syf.
10/10 puan verdi
Cemil Meriç’in kalemi, yalnızca yazmaz; sorar, sorgular ve sarsar. Mağaradakiler, bir entelektüelin yeryüzüne, insana ve özellikle aydına dair içten içe büyüttüğü derin bir hesaplaşmadır. Mağara benzetmesi, yalnız Platon’un değil, Meriç’in de insanlığa tuttuğu fikrî bir aynadır artık. Bu satırlarda, kalabalıkların değil hakikatin izini süren bir bilgenin iç dünyası yankılanır. O, aydın kavramını bir övgü değil, bir mesuliyet olarak alır; fikir adamına düşen rolü alkışla değil, ağır bir veballe tanımlar. Her cümle, düşünce dünyamızın üzerine sinmiş sis perdesini aralamaya çalışır. Cemil Meriç, kavramların ve kelimelerin anlamını yerinden edip yeni bir dil inşa etmez, var olanı aslına döndürür. Mağaradakiler, düşünceye talip olanlar için hem bir uyarı hem de bir diriliş çağrısıdır.
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2025 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.43.2