"Korku ortadan kalkınca, istediği her şeyi, bir çatışma çıkmasın diye sözcükleri seçmek zorunda kalmadan , dilediği gibi söyleyebilirdi. Güzel bir duyguydu bu , sanki ölmüş de yeniden dirilmişti. "
"İnsanları anlamakla ilgili dediğin doğru. Ben annemden niçin gittiğini bildiğim için nefret ediyorum. Biliyorum, çünkü o benim içimde."
Cal'in başı eğik, sesi kırıktı. Li ayağa fırladı.
"Sakın." Dedi sertçe. "Duydun mu? Sakın bir daha görmeyeyim. Elbette içinde taşıyor olabilirsin. Herkes taşır. Ama ötekini de taşıyorsun. Bak! Kaldır başını. Bana bak dedim!"
Cal başını kaldırıp bitkin bir tonda "Ne istiyorsun?" dedi. "Ötekini de taşıyorsun içinde, dinle beni, öyle olmasan taşıyor muyum diye merak bile etmezdin. İşin kolayına kaçma sakın. Kendine atalarını mazeret göstermek çok kolaydır. Sakın ha. Senin böyle bir şey yaptığını görmeyeyim. Şimdi bana dikkatle bak ki unutmayasın. Her ne yaparsan yap sen yapmış olacaksın. Annen değil."
"Buna inanıyor musun Li?"
"Evet. İnanıyorum. Sen de inansan iyi edersin. Yoksa kemiklerini kırarım."
Benim için sadece pulların zamkıyla bir arada tutulan ilişkilerden daha hazin bir şey yoktur. Bir adamı işitemiyorsan, ona dokunamıyorsan, en iyisi bırak gitsin.
“Sevgi yok senin içinde.“
“Vardı, beni öldürmeye yetecek kadar.“
“Kimsenin içinde yeterince sevgi yoktur. Taş bahçenin taş ağaçları sevgi fazlalığından değil, azlığından çoğalır.“
Tıpkı fiziksel hilkat garibeleri olduğu gibi zihinsel ya da ruhsal hilkat garibeleri de olamaz mı? Yüz ve beden kusursuz olabilir, ama çarpık bir gen ya da kusurlu bir yumurta fiziksel hilkat garibeleri üretebiliyorsa, aynı işleyiş kusurlu bir ruh üretemez mi?