68, Küresel İsyanın adıydı. ABD'de, Fransa'da, Arjantin'de, Küba'da, Prag'da 68 baharı yaşanıyordu. Ayaklanmalar, eylemler, isyanlar iktidarların keyfi yönetimlerine, baskılarına korku salmaya başlamıştı. Avrupa'yı kasıp kavuran isyan dalgası, Ernesto Che Guevera'nın bir efsane gibi kulaktan kulağa yayılan mücadelesi, Filistin...
Ve Türkiyeli gençler tüm bu yaşananlardan etkilenir, zaten ülkenin içinde bulunduğu durum ve Amerikancı yönetim, oligarşik dikta da buna yeterli zemini bilmeden hazırlamıştır.
Vv68 Kuşağının Türkiyeli devrimcileri henüz yeni üniversiteli olmuş, okumayı, araştırmayı, sorgulamayı seven bir gençlikti. Şimdiki gençliğin hayal bile edemeyeceği kadar entelektüel, insancıl ve gerçek vatanseverdi. Birçoğu iyi eğitimli ve varlıklı ailelerin çocuklarıydı. İsteseler hiçbir haksızlığı, zulmü sorgulamadan refah içerisinde bir hayat sürebilecek donanımlara sahiptiler. Ancak onlar sefalet içinde acı çeken halklarının yanında olmayı tercih ettiler, sırça köşklerinden ülkeyi peşkeş çeken ve halkına zulüm eden iktidarların yanında değil.
Deniz'lerin idamını engellemek için yola çıkan Mahir 10 yoldaşı ile Kızıldere'de katledildiğinde 27 yaşındaydı. Amerikan emperyalizmine ve sömürüye başkaldıran Sinan, Nurhak Dağları'nda bedenini kurşunlara siper ettiğinde henüz 27'sindeydi. İbrahim, Diyarbakır zindanında özgür Türkiye hayaline veda ederken daha 24'ünde bile değildi.
Evet, onlar koca bir dünya istemişlerdi. Onlar eşitlik, özgürlük istemişlerdi ve bu birilerini gerçekten çok rahatsız, huzursuz etmişti.