“Bizi büyürken kimse mutsuz etmemişti ama yine de herkesten nefret ediyorduk. Nefsi müdafaa değildi yaptıklarımız, düşüncelerimiz. Başımızı büyük belalara sokmadığımız zamanlarda kimse ölümümüzü arzulamamıştı. Hayatımızdaki tek nefsi müdafaa intihardı. Bedenimize ve hayatımıza saldıran aklımızdaki düşünceleri yok etmekti. Hayatımızı bizim
30.05.2024
Çok sevdiğim bir şarkıda diyor ki: Bir gün gelir yol ayrılır, yaprak düşer dal ayrılır. Dünya döner, kul ayrılır; bunu çözmek kolay değil....
O zaman biz de çözmeye çalışmak yerine Dünya'da bize verilen görevi, düşen rolü hakkıyla yerine getirmek için çabalamalıyız. Yoksa çözmeye, akıl sır erdirmeye çalışırken düğüm oluruz Allah
Sierra Simone
Bizlere Tanrı’nın kötüleri cezalandıracağı, günahkâr insanların yaptıklarının bedelini ödeyecekleri söylenirdi. Bu yüzden, bir kez daha arınabilmek için ruhlarımızı dua ve acıyla cezalandırmamızı söylerlerdi. Eh, işte buradaydım. Kötü ve günahkâr bir adamdım. Kirli olmak ne kadar iyi hissettirse de... umutsuzca arınmak
Sosyal sorunların temelinde tam olarak ne var? Üretimin her aşamasını elinde bulunduran kapitalizmin insafına kalmış durumda olan 7 milyon proleter söz konusu ve onlar da, yegane varlıklarını, yani emeklerini en az ücret verene satmaya mecbur bırakılıyorlar. Bu yüzden de haklı olarak, bu durumu sessizce görmezden gelen devlet, halk ve Ulus tarafından dışlandıkları hissine kapılıyorlar. Bu şartlar altında bir halkın ulusal birliğinin bozulması çok doğal. Halk bu koşullarda iki kısma bölünür; bu devleti korumaya çalışanlar ve bu devletin tam karşısında duranlar. Bu durumda da söz konusu halk, ezici bir güç olduğu halde tarih sahnesinden çekilmek zorunda kalır.
Bundan onbeş sene evvel Rusya'nın şimalinde esir olduğum zaman doksan esir zabitlerimizle beraber büyük bir fabrika koğuşunda bulunuyorduk. Sıkıntı ve ruh darlığından çok münakaşalar, gürültüler oluyordu. Umumun bana karşı ziyade hürmetleri olduğundan teskin ediyordum. Sonra, sükûneti muhafaza için dört-beş zabiti tayin ettim. Ve dedim: "Hangi köşede bir gürültü işittiniz, hemen yetişiniz. Hangi taraf haksız ise ona yardım ediniz." Hakikaten bu tedbir ile gürültünün önü alındı.
Benden soruldu: "Ne için haksıza yardım ediniz diyorsun?"
Cevaben, o zaman demiştim ki: "Haksız insafsızdır. Bir dirhem menfaatini, kırk dirhem istirahat-i umumiye için bırakmaz. Haklı adam ise insaflı olur. Bir dirhem hakkını, sükûnet-i umumiyedeki kırk dirhem arkadaşının menfaatine feda eder, bırakır. Gürültü kalkar, sükûnet iade edilir. Bu koğuştaki doksan zât istirahat eder. Eğer haklıya muavenet edilse, gürültü daha ziyadeleşecek. Bu nev' hayat-ı içtimaiyede menfaat-i umumiyenin ehemmiyeti nazara alınır."
İşte ey kardeşlerim! Bu hayatın, bu içtimamızda "Bu kardeşim bana haksızlık etti diye küstüm" demeyiniz. Bu pek hatadır. O arkadaşın sana bir dirhem zarar vermiş ise, sen küsmekle kırk dirhem bizlere zarar veriyorsun. Belki kırk lira Risale-i Nur'a zarar vermek muhtemeldir. Fakat lillahilhamd pek haklı ve kuvvetli müdafaatımız, arkadaşların mükerrer isticvaba gitmelerinin önünü aldığından, fesadın önü alındı. Yoksa birbirinden küsmüş kardeşler, bir sinek kanadı kadar küçük bir çöpün göze girmesi gibi veyahut bir kıvılcımın baruta düşmesi gibi, az bir garazla büyük bir zarar verebilirdi.