Çöl, evsiz ve duvarsız mekân;çöl,akıl ve hesap dışı zaman...Çöl,susuzluğun ve fırtınaların savruk karargahı ;çöl,yıldızlar altında hüzünlü gecelerin ahı...Çöl,kum zerrelerinde örülen yatak;ve çöl,birbirine karışan siyah ile ak...Her şeyi kuşatan erişilmez nimet;belki hususi nasiplere el veren ganimet...Hafakanların arasında gül yetiştiren gece,ne ki benim şarkılarımda yalnızca iki hece.Gül ile çöl...Çöl ile gül...Çöl içinde bir gül,gül kokusunda bir çöl...Derinliği ve sonsuzluğu anlatan da, nezaketsizliği Kaf Dağı'na atanda o...Gül...Boğulan,daralan ve sıkılan dünyanın ferahı ;bekleyen,hisseden,yenilenen anın felahı...Çöl...Eski doğrulardan ve eskitilmiş yanlışlardan gül goncasını kurtaran;solmayan rengi ve yanılmayan hakikatiyle gülü saran...
Raşida çölün incisi, çiçeği, varsa gülü yoksa hanımeli, olan ve olmayan her şeyi. Çöldü Ra şida, bense çöl hasreti. O yüzden onu öyle kolay sevdim. Kolay olmasa da severdim.
Eğer bu kitabı roman diye okursak harika bir kalem ard arda, konudan konuya atlamasına rağmen akıcı “ ama kitabı Mevlana, Şems, Kimya gibi büyük ilim irfan sahibi insanların hayatı diye okursak hiç güzel olmamış derim ki yani Şems’in çöl gülü muhabbeti kimya’nın çöl gülü’nden Şems’in Yanına eski Türk filmlerinde ki gibi bir sahne gibi gitmesi vs vs vs”. Yine eklemek isterim ki dünyaya malolmuş Büyük insanları konu almış sonuçta ve hakikatli abartmadan daha düzgün kaleme alınabilirdi
. İSTERİM
Gönlüm boş bir sevdaya düşmüş
Aşkımın gülü yalana aldanıp gitmiş
Genç yaşımda bağrıma ateş düşmüş
Şu kalbimi elimle sökesim gelir
Ağaç meyva vermez kökü kurumuş
Dalı kolu kırılmış yere yığılmış
Çöl düştü şansına kırak vurmuş
Şu mezara diri diri giresim gelir
Beynim aklım tutsak esir düşmüş
Güzüm yaşı kanlı içime akmış
Ruhum cana kırgın darılıp küsmüş
Şu ateşe canlı canlı koşasım gelir
S gümüşçivi
Dikkat et, erkeğin kalbine giden yol, kadını(Kimya) kendinden uzaklaştıran yol olmasın. Onu(Şems) kendime çekeyim derken, sen kendine yabancılaşma.
Çöl Gülü
Çöl, evsiz ve duvarsız mekân; çöl, akıl ve hesap dışı zaman... Çöl, susuzluğun ve fırtınaların savruk karargâhı; çöl, yıldızlar altında hüzünlü gecelerin ahı... Çöl, kum zerrelerinden örülen yatak; ve çöl, birbirine karışan siyah ile ak... Her şeyi kuşatan erişilmez nimet; belki hususi nasiplere elveren ganimet... Hafakanların arasında gül yetiştiren gece, ne ki benim şarkılarımda yalnızca iki hece. Gül ile çöl... Çöl ile gül... Çöl içinde bir gül, gül kokusunda bir çöl... Derinliği ve sonsuzluğu anlatan da, nezaketsizliği Kaf Dağı'na atan da o... Gül... Boğulan, daralan ve sıkılan dünyanın ferahı; bekleyen, hisseden, yenilenen anın felahı... Çöl... Eski doğrulardan ve eskitilmiş yanlışlardan gül goncasını kurtaran; solmayan rengi ve yanılmayan hakikatiyle gülü saran... Biri, kumlara İlahi iradenin vurduğu mühür; diğeri Arş kaleminden dünyalık bedene nakşedilen ömür... Çölün bağrında ivazsız, garezsiz yetişen bir gül ve İlahi sırlarla sorgusuz sualsiz pişen bir gönül... Çölün kavurdukça kavuracağı ve Cemal-i Mutlak'a Habib eyleyip duracağı... Fıtratında olumsuz ne varsa kumlarda savruldukça savrulacak olan, sonunda insanlığın sancılarına tabib olacak olan...
Kitabı çok küçük yaşta okuduğum için pek anlayamamıştım,ama birkaç yıl önce tekrar okuduğumda çok mistik bir etki bıraktı bende.Eğer kitapta farklı zamanlara geçilmesinden hoşlanmıyorsanız okumayın derim,çünkü bir önyargınız oluşabilir.Kitabın sonu beni çok üzmüştü,mutlu son olabilir ama ben başkahramının kararlarından pek hoşnut olmadım.Spoiler vermiş gibi olacağım ama bana göre kadın çok bencil davrandı ve benim ahlak kurallarıma yanlış düşecek bir hareket yaptı.Geçmiş zamanda ise en sevdiğim karakter Çöl Gülü.Eminim sizde sevip acıyacaksınız.
“…kendisine bir yuva yapan örümcek gibi; oysa yuvaların en çürüğü örümcek ağıdır.” Kuran, XXIX, 40
“İşte,” dedi Dunraven, kasvetli bataklığa, denize, kum tepelerine, çoktandır onarılmamış bir ahırı andıran, gösterişli ama yıkık dökük yapıya puslu yıldızları da katan bir el hareketiyle: