Bir insanı, bir olayı, bir konuyu tamamen hafızanızdan silip atma şansınız olsa bunu yapar mıydınız?
Yoksa "yaşanmış bütün yaşanmışlığıyla; acısıyla, tatlısıyla güzeldir," diyenlerden misiniz?
Birçoğumuzun en büyük problemi sanırım "geçmişte takılı kalmak" Kopamıyor, kopmaya çalıştıkça daha da içine düşüyoruz. Ve bu durum
(Bu oldukça uzun bir hikayedir.. Pardon, incelemedir. Hazır mısınız? :)
Durun!! Durun!!
Kalkmış olamaz tren…
Anlatacağım neden geç kaldığımı..
Yıldızlı gözlerimde neden bunca isin, yorgunluğun düştüğünü.. Bu pespaye halimi, bu yaralarımı, bırakın şu trenin kolunu tutacak mecali, tüm o yolları aşıp nasıl geldiğimi..
...
Trene bindim, Ülkeme
"Sonra, sebebi malûm sırrı meçhul, yani bana muamma, tutup bu kapıyı kapatmam."
Günümüz dünyasında kalbime dokunan yazarı buldum galiba diyebiliyorum Nazan Bekiroğlu sayesinde.
Bekiroğlu bu eserinde önce Konya kapısına giderek Mevlana ve Şems'in yaşamlarına yolculuk yapar. Sonra Hz. İsa'nın yaşamını bütün samimiyetiyle okuyucuya
"Ümit bu defa dışarıdan içeri aktığı gibi içeriden de dışarıyı beslemektedir. Arada duvar değil, aşk var.. Hiç umulmadık yerlerde hiç ummadığım şarkılar gerçekten mi öyle söylemektedir yoksa bu tutuklanmış küstah kalbin aciz bir yorum denemesi mi?
... Bir gün açılır açılmaz sandığın kapılar vurunca güneş .. ama değil, şarkılar öyle söylüyor işte ... Ama, aşkın ölümü var. Aşkın ölümüne neden olan şey doğmasına da neden olan şeydir aynı zamanda ... Hayatımı kaybettim hükümsüzdür; buldum hayatımı hükümlüdür. Bir tek sende hükmüm var, bir tek sende hükmüm yok. Her şeyin hükmünü yitirdiğim yerdeyim ... İnsanı gam, duvarı nem, aşkı ise yorum .. Her eylem kelâm biçiminde belirmek mecburiyetindedir ve bu çok tehlikeli bir mecburiyettir.
Neticede; yürek sığmaz zindana, beni azat et!.."
"Arınma bedenin çektiği acıyla kalpte başlamaktadır. Vicdanın sesi ancak çile çekince susuyor. Bedel ödendiği anda yerine huzur ikame ediyor. Ateş yakıyor, yakınca pişiriyor."
"Her kalbin anahtarı farklı yerlerdedir."