Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bana güldükleri ve benden daha akıllı göründükleri müddetçe bir sorun yoktu ama simdi bir moronun karşısında kendilerini ikinci derecede görmeye başlamışlardı. Ben göstermiş olduğum hayret verici gelişmenin, onlari ezdigini ve yetersizliklerini açığa çıkardığını görmeye başlamıştım. Onlara ihanet etmiştim,benden o yüzden nefret ediyorlardı.
“Evet, ruhun yarası hiçbir zaman tam olarak kapanmıyor. Beden daha çabuk onarıyor kendini. Kalbin attığı sürece vücut iyileşebilir. Oysa ruhun bir kez darbe aldı mı, o yara dikiş tutmuyor. Sonuna kadar kendi kendine kanamayı sürdürüyor. Ama öte yandan, hayat da devam ediyor. Ben yeniden başlayamam sanırdım. Başka bir kadın olmaz, başka birini sevemem sanırdım. Oluyormuş…”
Sayfa 294 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
- Eğer Tanrı varsa, gerçekten de dünyayı o yaratmışsa onu Euclide geometrisine göre kurduğu, insan aklınınsa ancak üç boyutu kavrayabilecek güçte olduğunu kesinlikle biliyoruz. Gelgelelim, bundan kuşku eden geometriciler, filozoflar her zaman olmuştur, şimdi de vardır. Hem en seçkinlerinden bile çıkıyor böyleleri. Dünyanın ya da daha genel alalım, bütün evrenin Euclide geometrisine uygun yaratıldığından kuşku etmekten başka, Euclide'e göre, yeryüzünde hiçbir türlü kesişemeyecek paralel doğruların sonsuzlukta bir yerde kesişebileceklerini hayal etmeye bile cüret gösteriyorlar. Şuna karar verdim canım, daha bunu bile anlayamıyorsam Tanrı'ya akıl erdirmekten çok uzağım demektir. Bu tür sorulara yanıt bulacak yetenekte olmadığımı, ancak Euclide'i anlayabilecek dünyasal bir zekâm olduğunu kabul ediyorum, dünyadan ötede sorunları çözmek kim, ben kim öyleyse! Sana da salık veririm bunu Alyoşacığım, böyle şeyleri, hele Tanrı var mı yok mu, hiç düşünme. Ancak üç boyutu kavrayabilecek bir zekâ için çok derin sorunlardır bunlar.
Sayfa 328 - İletişim Yayınları
Zavallı adamın banknotları ayağıyla ezişini ayrıntılarıyla anlatıp bitirince Lise birden ellerini birbirine vurdu, son derece duygulu, - Niçin vermediniz ona parayı? diye haykırdı. Niçin bıraktınız onu? Ah, Tanrım, bari peşinden koşsaydınız, yakalasaydınız onu... Alyoşa, - Hayır, Lise, dedi, koşmamam daha iyi oldu. Yerinden kalktı, odanın içinde
Sayfa 303 - İletişim Yayınları
- O olaydan sonra okulda bütün çocuklar "hamam lifi" diye takılmaya başladılar ona. Okul çocukları pek gaddar olur: Ayrı ayrıyken birer melektirler, ama bir araya geldiler mi, hele okuldayken bir felakettirler! Alaya alınınca bizim İlyuşa'nın soyluluk damarı kabardı. Öyle göze batar özellikleri yoktur, zayıf yaratılışlıdır, her şeye boyun eğmesi, babasına edilen hakarete ses çıkarmaması gerekirdi, ama herkese karşı babasını savunmayı aldı göze. Babasını, gerçeği savunuyor. Ağabeyinizin elini öperken, "Babamı bağışlayın, babacığımı bağışlayın," diye bağırırken yüreğinin nasıl sızladığını bir Tanrı bilir bir de ben. Çocuklarımız -yani sizin değil elbette- ezilmiş ama soylu yoksulların çocukları, hayatı daha on yaşında öğrenirler. Varlıklılar nereden bilecekler: Ömürleri boyunca gerçeği bu denli çıplak göremezler. Ama benim İlyuşa'm alanda ağabeyinizin elini öperken her şeyi, bütün gerçeği bir anda öğreniverdi. Yüreğine saplandı bu gerçek, bir daha da çıkmaz.
Sayfa 292 - İletişim Yayınları
- Bazen gözlerimi kapatıp şöyle düşünüyorum kendi kendime: "Herkes inanıyor, peki ama nereden doğdu bu inanç?" Bazı kimseler, bu inancın ürkünç birtakım doğa olaylarından doğduğunu, aslında böyle bir şeyin olmadığını savunuyorlar. Doğruysa, diye geçiriyorum içimden, ya doğruysa, ömrüm boyunca inandım, ölünce öte yanda hiçbir şey olmadığını görürsem... Bir yazarın dediği gibi, mezarımın üzerindeki "dulavratotlarından başka bir şey kalmaz" ise geriye... Ürkütücü bir şey bu! İnancımı yeniden nasıl kazanabilirim? Zaten küçükken inanıyordum sadece, o zamanki inancım da bilinçsiz, körü körüne bir inançtı... Neyle, neyle kanıtlanabilir bu? Ayaklarınıza kapanmak, sormak için geldim size. Bu fırsatı kaçırırsam ömrümün sonuna dek bir daha hiç kimseye soramam. Neyle kanıtlanabilir bu? Beni inandıracak bir delil yok mu? Ah, çok mutsuzum! Durup çevremdeki insanlara bakıyorum, hiç kimse düşünmüyor bunu, bir tek ben acı çekiyorum. Dayanılmaz bir acı bu, öldürücü bir acı! - Haklısınız, dayanılmaz bir acıdır. Ama kanıtlamak olanaksızdır bunu, kendi kendinizi inandırabilirsiniz. - Nasıl? Neyle? - Yararlı bir sevgiyle. Yakınlarınızı yürekten, bıkıp usanmadan sevmeye çalışın. Sevgide başarı gösterdiğiniz ölçüde Tanrı'nın varlığına, ruhunuzun ölmezliğine inancınız artacaktır.
Sayfa 108 - İletişim Yayınları
Reklam
Ah, ben hayvanları çok severim. Bütün canlı mahlukları, hayatı, güzelliği, saadeti severim. Bahtiyar bir köpek bile benim içimi sevinçle dolduruyor. Ben karanlık şeylerden bahsetmek için dünyaya gelmemişim. İçim tatlı, sıcak, neşeli şeyler anlatmak isteğiyle yanıyor. Hele cümle alem bu köpeğin onda biri kadar rahata kavuşsun, bakın ben bir daha acı şeylerden söz açar mıyım!
Sayfa 69
"Ben psikolog değilim. Sadece aynı durumdayım. Yani boşluk, eksiklik hissi bende de var ve başkalarına bakıyorum. Okuyorum, araştırıyorum, araştırıyorum ne yapabilirim diye. O kız ne yapabilir? Düşünmek lazım. Nasıl biri, ne hissediyor bilmek lazım. Çözüm mutlaka vardır. Bizim lisede bir kız vardı mesela. Kız bir çocukla asla yetinmezdi.
Sayfa 85 - Armoni YayıncılıkKitabı okudu
İsimsiz Oğullar ve Tanrı Kuşları
allah’a ve türkiye’ye kırgınım günahım ve sevabım sizin olsun ikinizi de çok seviyorum bütün kaybedilmiş günlerin ardından koşarak uzaklaştım incinen bir ruh ve zay olmuş bir ömür bütün diklenişlerin ardından öylece yere kapaklanmaktı dünyanın getirdiği şimdi sana hangi yüksek sesle bağırayım ey kalan günlerim ey ne kadar kaldığını bilmediğim
1.000 öğeden 981 ile 990 arasındakiler gösteriliyor.