Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Hatice Güzel'in YÜREKTEN YÜREĞE SÖNMEYEN SEVDASI
Hatice Güzel'in YÜREKTEN YÜREĞE SÖNMEYEN SEVDASI Hatice Güzel, eşi trafik kazasında öldüğünde evde yedi küçük çocukla kalakalır. O günün şartlarında, kocasından kalan 10 bin lira borç da işin tuzu biberidir. Çocuklarını büyütmek, onlara iyi bir gelecek hazırlamak için köy yerinde ne iş bulursa yapar. Yine de geçim sıkıntısı bırakmaz peşini.
Acıyla tanışmış olanlara
Zaman geliyor, olduğu yerde asla durmuyor. Durmayacak. Zaman geçiyor, asla geriye sarılmıyor. Sarmayacak. Her ne kadar hatalar yapıp acı çeksek de geleceğimize o hataları taşıyıp taşımamak bizim elimizdedir. Hiçbir insan masum değil, herkes hata yapabilir. Ve o hata ne kadar büyük olursa olsun zaman o hataya ve hatanın getirisi olan kötü şeylere
Reklam
franz kafka,dönüşüm üzerine ve övgüler
Dönüşüm
Dönüşüm
Modern dünya edebiyatında çok tartışılan, çok yorumlanan ve edebiyat akımlarına yerleştirilmesi zor eserler bırakan Franz Kafka, 3 Temmuz 1883'te Almanca konuşan Çek asıllı Yahudi bir tüccar ailenin oğlu olarak Prag'da doğdu. Kafka'nın babası, yoksul koşullardan zengin bir tüccar durumuna yükselmiştir. Annesi ise varlıklı,
1. BÖLÜM SAİD NURSÎ, NUR RİSALELERİ VE İLİM 1.1. SAİD NURSÎ’NİN TAHSİL HAYATI Risale-i Nur müellifinin tahsil hayatı üç aydan başka mevcut olmadığı halde (...)10 Evet o zât (Said Nursî) daha hal-i sabavette iken ve hiç tahsil yapmadan zevahiri kurtarmak üzere üç aylık bir tahsil müddeti içinde ulûm-u evvelîn ve âhîrine ve ledünniyat ve
Saat 03.35 koca bir ağrı ve davul gibi şiş bir damak. Evde benden başka sadece bir şey olsa çok da yardıma koşmayacak biri var. Bir de kedim o da zaten :) bugün dişcideydim benim için acı ama okuyanlar için aman disci mi abartma denilecek durum için. Stresli bir dönemden mi geçiyorsun dedi. Stres bir dönem ve içinden mi geçiliyor ben onu genel
Birçokları anlamayacak olsa da anlatmak zorunda olduğumuz, gecemizi gündüzümüze katarak insanlara hatırlatmakla yükümlü olduğumuz şeyler var. Her ne kadar menfi duyguların coştuğu bir hengâmda, akıl ve analiz gözden düşse de bir okuyan, bir lahza olsun üzerine düşünen birileri olur diye anlatmamız gereken şeyler var. Zira menfi galeyan, tarih
Reklam
Bugün çok garip hissettim bir an. Sanki varlığım asıl benliğimi ortaya çıkaramıyor gibi. Sanki herkese karşı bir oyun içindeymişim gibi. Kendimi tanıyamıyorum. Kimim ben diye soruyorum? Aldığım cevaplar, yaptığım şeyler kalbimle uyuşmuyor. Kendime yalan söylüyorum. Ve o kadar güzel beceriyorum ki bunu bazen ben bile inanıyorum. Soruyorum kendime kim gerçek "beni" tanıyor diye. Cevap alamıyorum. Sanırım daha ben bile tanıyamadım ki kendimi. Ama insanları çok iyi anlamışım, gözlem yeteneğim çok iyi gelişmiş. Bir insan hakkındaki düşüncemde yanılmıyorum. İnsanları hep tanıyormuşum gibi. Ama kendime bir türlü ulaşamıyorum. Sanki gerçek "ben" o kadar iyi gizlenmiş ki onu ben bile bulamıyorum. ~HM~ 03/06/21 Üç yıl öncesinden bir yazı biraz geçmişime bakmak istedim. Bazı şeyler hala tam oturmamış olsa da artık kendimi tanıyorum. Kimim ben? Dediğimde cevabım var. Üç yıl önce bunları yazdığım zamanları düşünüyorum. Ne kadar saf ve temiz duygular beslemişim. Ne kadar saf bir düzene uydurmuşum kendimi. O yazıları paylaşamayacağım ama ne kadar çok şey öğrenmişim gurur duydum kendimle. Ama düşünüyorum da çoğu da acı ile oldu. Olmamalarını da ister miyim diye soruyorum kendime net bir cevap alamıyorum. ~HM~
UZAYLI KOCAKARI (Ursula K. Le Guin - 1976) Menapoz, akla gelebilecek en cazibesiz konu herhalde; bu da ilginç, çünkü menopoz hâlâ bir tür tabu kırıntısına sahip olan pek az konudan biri. Menopozdan ciddi bir biçimde söz etmek, genellikle huzursuz bir sessizlikle karşılanır; alaycı bir atıf ise rahatlamış kıkırdamalarla. Sessizlik ve kıkırdama;
Dışarıda yağmur yağıyor elektrik kesintisi akabinde hemen insan daha ne ister yat uyu
.... Neden “Sosyalizm” ? Albert Einstein, Mayıs 1949: Ekonomik ve sosyal konularda uzman olmayan birisinin sosyalizm üzerine görüşlerini açıklaması önerilebilir mi? Bunun birkaç nedenle olabileceğine inanıyorum. Öncelikle soruyu bilimsel bilgi açısında ele alalım. Astronomi ile iktisat arasında önemli yöntemsel farklılıklar yokmuş gibi
Reklam
Tırtıl ile insan ne de çok benzer dostum. Bir tırtıl doğar daha larvadır. Ağlar zırlar ama yaşar, yaşar, karnı acıkır, kimse bakmaz ona. Ve kendi çaresine bakar, çalışır karnını doyurur büyür, ve büyür. Büyüdükçe hayatı sorgular ve dünyadan nefret eder nefretini öyle büyütür ki yaşamak istemiyordur uzaklaşmak ister. Kendine sadece kendi için olan dünyasını örer bu onun tabutu dur . Kozasına çekilir. On iki gün. Hayatının en uzun dönemini hayattan, dünyadan, ve kendinden uzaklaşır. Ve karnı acıkır kozayı kırar ve çıkar, biran olsa bile kendini özgür hisseder. Uçar ,uçar ve bir dala konar gün batımına karşı oturur, dünya değiştiğini düşünür, şimdi dünya güzeldir, umut doludur, kendini bu güzellikle sonsuza kadar yaşayacak gibi hisseder. Ama o da ne bu gün batımı onun son günüdür, oysa dünya aynı, nefret dolu, hayal kırıklıkları ile dolu bir oda. Değişen tek şey kendisi ve baktığı açıdır. Artık o kelebektir dostlarım bugün onun son günüdür güneş batar tek şey güneş değildir, bizim ve bizim tırtılın hayalleridir dostlar. Hayatı doyasıya yaşayın dostlar gün gelir son güneşi hayal kırıklığı ile batırmayalım.
Peki Ya Sürekli “GÖRÜNÜR” Olsaydınız? –
Gyges’in Yüzüğü, Sosyal Medya ve Ahlak Felsefesi Sosyal medya ve artık her adımda bulunan kameralar ile birlikte sanki Gyges’in Yüzüğünün bir versiyonunu takıyoruz gibi. Ama bu sefer bu yüzük bizi herkese görünür kılıyor. Saklanma ihtimalimiz yok. Gelip geçenin göz attığı bir vitrindeymişiz gibi. Yani. Artık bilmeyen yoktur. Dijital çağda sürekli
Oscar Wilde, Dorian Gray’in Portresi kitabında; “Geri çevirdiğimiz şeylerden ötürü cezalandırılırız. Boğmaya yeltendiğimiz her tür dürtü zihinde kuluçkaya yatar ve bizi zehirler. Bir ayartmadan kurtulmanın tek yolu, ona teslim olmaktır.” der. William Blake, Cennet ve Cehennemin Evliliği eserinde şunu yazar; “Arzulayan ama eyleme geçmeyen kişi,
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.