SAF ŞUUR ve DOĞU MEDİTASYONU...
Graham Dunstan Martin
Graham Dunstan Martin
:
René Descartes
René Descartes
'ın kurmaya çalıştığı geniş sistem, ne kadar şüpheli olursa olsun ilk basamağı güvenli olmalıdır. Metod garip biçimde Doğu meditasyonu uygulamalarına benzerdir. Bu uygulamalarda tefekküre dalan kişi, saf şuurla başbaşa kalabilmek için şuurunu çevresindeki dünyadan yavaş yavaş çeker. Yaşanmış tecrübe sadece Doğu'da bu akıldan başka bir şey değildir. Her iki sürecin de aynı noktada sona ermesi enteresandır..."
Salih Mirzabeyoğlu
Salih Mirzabeyoğlu
,
İman ve Tefekkür
İman ve Tefekkür
, sh 118, 2.Levha, -Şahsiyet ve Müteâl (Aşkın) Olarak şuur- (Düşünceye Dalma), İBDA Yayınları
tarih 07 12.2018 01: 50 __günler hızla ilerliyordu Genç adama büyük aşk besleyen kadın artık kitap okuyor, ondan kitaplar istiyor, adam ise bu sayede kadının onunla buluşmak istediği düşüncesine kapılıyor buluşup kitapları vermek istemiyor hayır yanıtı alıyor kadının maksadının artık değiştiğini kendini geliştirmek ve bilgi edinmek kadın gerçekten de ondan artık uzaklaşıyordu ona göre bu bir imtihandı ne kadar acı ve ızdırap dolu bir aşk olsa da artık canı yanmıyor onu çok düşünmüyor hayatın ondan ibaret olmadığını anlıyordu her gün birbirinden farklıydı her gün birbirinden ve hayat devam ediyordu. Bir şey fark etmişti teşekkür ediyordu bunun için ya her gün bir diğerinin aynısı olsaydı ne kötü olurdu bu! Bu hal ona Rabbinin tek olduğunu kanıtıydı.Günler geçiyor haberleşiyorlardı ve yine kesinlikle bitmedi dedi sonra olacağını söylüyordu ancak genç ve güzel kadın gözyaşlarını sanıyor başından bir şeyler yapıyor yok oğlum yok diyordu genç adamla var bir çözüm o da öyle sıkı bir iki gün önce genç adamın söylediği gibi sadece örnek vermek bunun çözümü düşünüyoruz böyle ikisi de aynı şeyleri farklı zamanlarda düşünmüyorlardı öyle işte böyle ile birlikte ölmeli dedi kendi kendine zaten çok üzdüğünü gözyaşı döktüğünü Bir önceki gece rüyasında görmüş sabah uyandığında rüyalar ters gösterir deyip kendini teselli etmişti o sabahın gecesi gözyaşı doluydu gözyaşları kalktı seni öpüyorum onu gördüm gece sanki uzadıkça uzuyordu. parça parça idi kalbi, tükenmiş gibiydi..
Reklam
Koca dünyada yalnızım sanki. Uçuşan kuşlar arasında dar bir sokakta yürüyorum. Sonu çıkmaz bu sokağın. Bilmem mi? Kuşlar umut ışığı sanki bana. Çıkmaz sokak yaralı bir kuşun düştüğü yer sanki. Umutları tükenmiş bir kuş... Kanatları yaralı bir kuşun umudu var mıdır hayattan? İşte, son zamanlarda kendimi o yaralı kuş gibi hissediyordum. Kırgın bir yürekle yaşıyordum bu hayatta. Sonra bir rüzgar esiyor, tenimde hafif bir esinti... Bana bir şeyler anlatmak istiyor gibi bu esinti. Sonra bir anda karşıma sen çıkıyorsun. Ve tam o anda o esintinin sen olduğunu anlıyorum. Yaralı kanadımı sarıyorsun. Umut dediğimiz o duygu bir anda beliriveriyor tekrar içimde. Sonra aniden, kalkıp gidiyorsun. Oysaki daha teşekkür bile edememiştim sana. Hiç gelmemiş gibi kalkıp gidiyorsun. Gözümde bir damla yaş, akmaya hazır fakat akamıyor. O umudu yok etmeye kıyamıyor gibi. Sonra tekrardan fark ediyorum; sanki hiç gelmemişsin gibi, sanki hiç sarılmamışsın gibi kalkıp gidiyorsun. Ne denir ki buna? Elden ne gelir?
Vatanın bütün çıkarlarından istifade eden bu halk onun (Türklerin) kaderlerine ve yüklerine asla katılmıyordu. Memleketin gerek saadetinden ve gerekli ızdıraplarından daima menfaatlar temin ediyorlardı. Vatan için hiçbir harbe iştirak etmediler ve bu uğurda bir damla kan bile dökmediler. Bilakis harp zamanlarında ticaretlerini devam ettiriyor ve taahhüt işlerine girişiyorlar, çok para kazanıyor ve iyi ve kötü günlerde rahat ve huzur içinde yaşıyorlardı. Bu lütuflara teşekkür olarak şimdi çoğunluğu teşkil eden (Türk) nüfusu kovmak ve istiklallerini temin üzere Osmanlı vatanının bir parçasını koparmak istiyorlar.
Talat Paşa
Talat Paşa
İ'lem Eyyühel-Aziz! Tefekkür, gafleti izale eder. Dikkat, teemmül; evham zulümatını dağıtıyor. Lâkin nefsinde, bâtınında, hususî ahvalinde tefekkür ettiğin zaman derinden derine tafsilât ile tedkikat yap. Fakat âfâkî, haricî, umumî ahvalâta teemmül ettiğin vakit sathî, icmalî düşün, tafsilâta geçme. Çünki icmalde, fezlekede olan kıymet ve güzellik, tafsilâtında yoktur. Hem de âfâkî tefekkür, dipsiz denize benziyor, sahili yoktur. İçine dalma, boğulursun.
Mesnevi-i Nuriye (Büyük Boy Sırtı Deri)
Mesnevi-i Nuriye (Büyük Boy Sırtı Deri)
Psikiyatri kitapları gerekli olduğu kadar insanları kategorize eden ve etiketleyen korkunç belirtiler ortaya koyan soğuk ve tedirgin edici kitaplar değil midir esasen? Bunca stres, bunca kötülük ve kaos içerisinde orada olmamak başarı mıdır yoksa korkaklık mıdır? “Akıl” hastanelerindekiler mi hasta? Yoksa elini kolunu sallayarak buralarda
Reklam
186 öğeden 51 ile 60 arasındakiler gösteriliyor.