Asal sayılar güçlüdür. Başkalarına bağımlı değildır. Saftır, tamdır ve gücünü asla kaybetmez. Asal sayılar gibi olmalısın. Gücünü kaybetmemeli, mesafeni korumalı ve etkileşimden sonra değişmemelisin. Bölünmez olmalısın.
Eski İstanbul, aralara serpiştirilmiş küçük tarih bilgileri, farklı yaşlarda, farklı kültürlerde büyümüş insanların yollarının kesişmesiyle ortaya çıkmış bu güzel hikaye tam bir Livaneli klasiği.
Leyla'nın evi Leyla' ya
Muhtemelen birçoğunuz öğle yemeğini kaçırdığınızda ve oruç tuttuğunuzda aç kalmanın ya da mucizevi bir diyetin gereği olarak birkaç gün sadece sebze suyuyla beslenmenin ne demek olduğunu biliyordur. Peki ya günlerce ağzınıza tek lokma girmemişken, bu durumun daha ne kadar süreceğini ve nereden bir parça yiyecek bulabileceğinizi bilmemek nasıl bir histir? Günümüzde insanların çoğu asla böylesi bir eziyet yaşamadı. Atalarımızsa bu duyguyu çok iyi biliyordu. Tanrıya, "Bu kıtlıktan kurtar bizi!" diye yakarırken tek hayal edebildikleri açlığın korkunç acısının dinmesiydi.
Bir genç kızın tutkulu aşkı ve değer görmemesi, öldükten sonra olsa bile aşkının duyulması için yazdığı son mektup.
İnsan ölürken bile anlaşılmak için çabalıyor.
İnsanlar yaşlanıyordu, bunun ayrıcalığı yoktu ama yaşlanan insanların bir kısmı olgunlaşmış olarak, bir kısmı ise olgunlaşmadan ölüyordu. Bunun püf noktası ise bir insanın "Nasıl görünüyorum?" sorusundan, "Nasıl görüyorum?" aşamasına geçmesiydi.