1950-2020 işte bu bizim hikayemiz...
VE BİZİM HİKÂYEMİZ. 50'li yıllarda Demokrat Parti'yle Hayata gözlerini açanlar. Tahta beşiklerde ninnilerle uyuyup, 60 ihtilâlinin ayak sesleriyle uyananlar. Çocukluğunu bu kargaşayla geçirip, 68 'de 18 yaşın heyecanıyla ,68 kuşağının çilesini çekenler. Bu hikâye hepimizin bilenler bilir… Bizim o yıllarda çocukluğumuz hep sıkıntılarla
Kim bilir belki buradan bakınca aslında dünya bir kafesin içerisindedir
Reklam
Onikinci Mektup
Ölmedim işte. Ölemedim. Demek ki yaşamam gerek­liydi. Bir gizli kuvvet olmalı bizi yaşatan. Yaşamakla öl­mek arasındaki maceramızı düzenleyen, çaresizliğimizi her yerde yüzümüze tokat gibi indiren bir büyük kuvvet olmalı.(...) Nasıldım nasıldım o gece, o gün bilemezsin? Eski, taş binalar üstüme yıkılıyordu, başımda parçalanıyordu vit­rinlerin camları. Her taşıt beni ezip geçiyordu yanımdan. İnsanlar alnımda yürüyordu çamurlu, pis ayaklarıyla. Rüzgâr gırtlağıma yapışmış bir el gibiydi. Kitaplar, dergi­ler, gazeteler gördüm boyalı dükkânlarda. Hepsi ölmek diyordu. Yalnız ölümdü gördüğüm kaldırımlarda. Artık her şey boştu, yalandı. Kirli bir çamaşırdı üzerimde yaşamak. Umutlarımı yitirmiştim. Arayıp bulacak gücüm kalmamıştı. Öylesine yorgundum, bitkindim. Ellerimi sevmiyordum, gözlerim utanç veriyordu gözlerime. Damarlarımdaki kan rahatsız ediyordu beni. Ölmek, gitgide bir umut haline geliyordu içimde. Büyüyor, büyüyordu. Boşlukta bir tel gerilmeye başladı... Gerildi, gerildi. Sonra kan rengi bir karanlığa düştüm. Duvarlar kırmızıy­dı, yerler, masalar, sokaklar, insanlar hep kırmızıydı. Ama karanlıktı yine, korkunç bir karanlıktı. Kırmızı sisler için­ deydim. Dört yanım denizdi, kıpkızıl. Sonra rengi değişti çevremin. Bulutlar dağılmaya başladı. İlk gün ışığı merhaba dedi pencereden, yeşil yap­ raklar el salladı. Bir adam uzun uzun öksürdü. İlk ellerimi buldum vücudumda, derken ayaklarımı, gözlerimi, dudaklarımı, saçlarımı buldum. Ve seni düşündüm. İşte o zaman yaşadığımı anladım, utandım.
·
Puan vermedi
Küçüklüklüğümüzden bu yana hepimiz masallarla büyüdük. Rapunzel'den Pamuk Prenses'e, Kırmızı Başlıklı Kız'dan Külkedisi'ne.. Fakat masalları kafamızda hiçbir yargı oluşturmadan dinledik, benimsedik. Masalları yeniden okuyup, gözden geçirdiğimizde göreceğiz ki bazı kopukluklar var. James Finn Garner ise bu kalıpları yıkarak masalları ırkçı,
Ötekileştirmeyen Masallar
Ötekileştirmeyen MasallarJames Finn Garner · Dipnot Yayınevi · 2017120 okunma
Rada: Dünyanın tüm zenginliğini verseler, yeniden dünyaya gelmek istemem.
deneme kitabımdan bi kısım 'düşüyorum'
baktım, gördüm bu hayat bana göre değil. parıltılı sokaklar, ışıltılı geceler, göz alıcı vitrinler, mağazalar, taş yığını apartmanlar, kalabalık kaldırımlar, dar geçitler benim için değil. kariyer planları, kendini ispat çabaları, yarışlar, saçma hedefler, benim dışında biri olmak ağır ve büyük yük. yeni evlere taşınma telaşı, sıfır km araçlar, çabucak eskiyip tekrar ihtiyaç duyulan elbiseler, ayakkabılar, hatta indirim var diye ihtiyaç fazlası delice harcamalar benim için manasız. ve insanlar da hakkıyla sevilmeyip kolay harcanıyor, değersizleştiriliyor. hatta kadınlar, hayvanlar, ağaçlar, kitaplar dahi hak ettikleri sevgiyi görmüyorlar. görmüyor ve göstermiyoruz. ben insanları bu kadar iyi tanımak bilmek istemiyorum artık. sözde herkes adalet bekliyor ama kimse vicdan muhasebesi yapmıyor. ben istemiyorum başkalarının çizdiği sınırlar içinde yaşamak, ben istemiyorum taş duvarlar arasında topraksız çiçeksiz hissiz yaşamak ve istemiyorum kalabalıklar içinde yapayalnız yaşamak. düşüyorum.. Özdemir
Reklam
138 öğeden 121 ile 130 arasındakiler gösteriliyor.