Neden mutlu olamıyoruz kendimizle? Keyfimiz, neşemiz, mutlululuğumuz nasıl oluyor da bir anda, bir gözün açılıp kapanması arasına sıkışmış o küçücük zamanda hüzne, acıya, yaşa, kedere dönüşüyor?
Neden bu kadar arabesk yaşayıp, "bu bana yapılır mı lan" tribine giriyoruz?Kendimize bu cümlede zikrettiğimiz "bu" kelimesinin
Arkadaşlarım beni tanımıyorlar. Tanıdıkları Jülide, girmelerine izin verdiğim topraklardan ibaret; kendi güvenli bölgemi belirleyen dikenli tellerin önünü görebiliyorlar sadece. Arkatarafta, kimse ayak basmadığı için zamanla patikaları kaybolmuş, benliğimin karanlık ormanı var. İnsanın birkaç metre ötesini bile göremeye ceği sık bir orman; güneşsiz, ölü kuşlarla, kesik gövdelerle, ağlayan kayalarla, sahipsiz ve ürpertici seslerle dolu. Bazen o ormandan gelen tuhaf sesi duyanlar oluyor, bir şarkı mı, yoksa acı dolu bir inleme mi olduklarına karar veremedikleri için duymamış gibi yapıyorlar, dertsiz başlarına dert almıyorlar. Böyle yaptıkları için onlara kızmıyorum.
“Bir derdim var” Spotify’da kullanıcılar tarafından oluşturulan çalma listelerine en çok eklenen şarkı olmuş. Şimdilerde 20.yaşını kutluyor albüm, dedim ya jenerasyonların işi bu. X’ler, Y’ler, Z’ler derken artık Alfa kuşağı da yanı başımızda. Bu kuşakları da say say bitmiyor. Hepsi mi dertli? Gitmek olabilir mi çözüm? Malum, Türkiye’deki Z kuşağı arasında yapılan araştırmalar, gençlerin önemli bir bölümünün başka bir ülkede yaşama hayali olduğunu gösteriyor. Ben de bazen düşünüyorum ama gitsem nereye kadar? Kalayım ben en iyisi. Gerçi kalsam da neye yarar? Bir derdim var ayol! Ben dert kadınıyım. Sen seversin, sevmezsin. Beni ilgilendirmez. Dert, bir kültürdür.