Biraz önce konuştuğumuz gibi, ölümlü varlıklar elinden geldiği kadar sonsuz, ölümsüz olmaya çalışırlar. Bunun için de yapabilecekleri bir tek şey vardır; doğurmak, eskiyen bir varlığın yerine yenisini koymak. Bir insan için, çocukluğundan ihtiyarlığına kadar hep kendi olarak kalıyor deriz, oysa ki, hep aynı adı taşısa da, hiçbir zaman aynı varlık değildir; saçları, eti, kemiği, kanı, bütün bedeni durmadan değişir; bir yandan yenilenir, bir yandan ölür.
Yalnız beden değil, ruh da değişir. Tabiat, huy, inanışlar, arzular, zevkler, dertler, kaygılar; bunların hiçbiri aynı kalmaz; biri ölürken bir yenisi doğar. İşin en tuhafı, bilgilerimiz bile bir yandan doğar, bir yandan ölür, hiçbir zaman aynı kalmaz, bildiklerimiz hep değişir. Bilgi yitirildiği için, öğrenme diye bir şey vardır. Unutma, bilginin silinmesidir. Öğrenme, gidenin yerine bir yenisini koymakla bilgiyi yaşatır, böylece bilgi hiç değişmemiş gibi görünür. Bütün ölümlü varlıklar, bedeniyle, her şeyiyle ölümsüzlüğe bu yoldan erişir. Bunun başka da yolu yoktur. Böyle olunca, artık neden bütün canlılar, yavruları üstüne bu kadar düşüyor diye şaşırma. Bütün o emekler, sevgiler hep ölümsüzlük uğrunadır.