İslam, daha yeni güçlenip istikrar bulmuştu ki ansızın onun kötü beslendiğini gördük ve biz, hâlâ öyle hasta bir İslam'la birlikteyiz ki bu İslam gıda zehirlenmesine neden oluyor.
İran Şahı Rıza, Atatürk'ü ziyarete geldiği zaman, görkemli bir törenle karşılanmıştı. Batılı giyimli Türk kadınları İran bayrakları sallayarak karşıladılar Şah'ı. Şah için bir de Türk operası bestelendi, Türk ve İran halklarının kardeşliğini anlatan Özsoy operası sahnelendi. Atatürk Şah'a Yeni Türkiye'yi böyle gösterdi. Yeni Türkiye Batı'ydı, Yeni Türkiye'de kadınlar sokaktaydı, sahnedeydi. Bu tablo Şah Rıza'nın çok hoşuna gitti, İran'ı da böyle yapmaya karar verdi. İslam devrimini biraz da bu tutumun hazırladığı söylenir kimilerince. Şah ülkesine döner dönmez kadınları çarşaflarını çıkarttırmaya karar veriyor. İşte bu geleneksel çiçekli çarşafları, askerler o dönemde, yolda gördükleri kadınların üzerinden çekip çıkarıyor falan, türlü rezillikler. O gün zorla çıkarılan çiçekli çarşaflar, siyah olarak geri dönüyor. Yine aynı şekilde önü açık siyah çarşaf İslam Devrimi'nin sembolü İran'da. Hem Şii yas kültürünün, hem de öfke dolu siyasetin karası.
Sayfa 105
Reklam
İslam, öyle şiddetli sıkıntılarla yüz yüze gelmiştir ki her iki yönden belki de bilinçli bir şekilde bombardımana tabi tutulmaktadır. İslam'ın -bu şekliyle bir tezat oluşturduğu malumdur. Ama neyle? Hem çıkarlar, güçler ve dünyayı yiyip biti ren açgözlülüklerle hem de insanı kendilerine çağıran ve kur tarma iddiasında olan ekoller, ideolojiler, düşünceler, inanclar ve dinlerle. Yani Islam, bir kuma ortaya çıkarıyor, bir de "düşman". Bir "rakip" buluyor, bir de "hasım".
Bildiri!
İslam, Orta Çağ'ın geleneksel ve donuk kabuğundan dışarı çıkmak; ferdi ilişkisinden, ahlaki, ruhi, bireysel ve içsel çerçevesinden kurtulmak; bir dalga, bir davet, bir sorumluluk misyonu, insan yetiştirme ve yeni nesli cezbetme faktörü olarak ortaya çıkmak istediği, yer ve zaman düzleminde ortaya konul duğu zaman, artık tehlikeli hale gelir.
Solcu bir militanın feodal bir efendiyle arasındaki fark, kendi kimliğini nasıl tanımladığında değil, kadınlara davranı­şında gerçek bir farklılık gösterdiğinde ortaya çıkar. Bir erkeğin gerçek devrimci olduğu iddiasının doğruluğunun kanıtı ve bunu saptayan ölçüt, kadının bu devrimci erkekle özel yaşamında olan deneyimidir.
Çoğu siyasi mahkum eşi olan bir grup kadın, otoriter bir devlette kadınlar olarak yaşa­dıkları deneyimleri anlatmaya başlayınca, salondakiler keskin bir biçimde bölündüler. Bu kadınlar, kocalarıyla, cezaevi yönetimiyle ve adalet bakanlığıyla günlük mücadelelerini analiz etmeye başla­dılar. Kadınların hepsi, "devrimci" kocalarına karşı verdikleri mü­cadeleyle karşılaştırıldığında, diğerleriyle olan mücadelenin kü­çüklüğüne değindiler. Militan karılarıyla ilişkilerinde gerçek birer kişi olmaları için, kocalarını patriyarkanın ayrıcalıkları ve kocala­rın sahip oldukları imtiyazlanndan vazgeçmeye zorlamak için ver­dikleri mücadeleyi anlattılar. Kadınlar, siyasi bir militan olmanın, bir erkeği otomatik olarak baskıcı tavırlar ve karılarına verdikleri tepkilerden kurtarmadığını söylediler.
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.