Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Atatürk'ün Kadın Özgürlüğüne Verdiği Değer
Atatürk, kadın özgürlüğü ile ilgili olarak yaptığı konuşmalarda son derece kararlı tavır takınmıştır: “Kuşku yok ki devrimci adımlar iki cins tarafından birlikte, arkadaşça atılmalı. Yenilik ve ilerleme biçimi din gereği değildir. O kadar değildir ki, meşru da değildir. Din gereği örtünmeyi ifade etmek gerekirse, kısaca diyebiliriz ki kadınların örtünmesi zorluk, sıkıntı ve külfet yaratmamak, gelenek ve göreneklere aykırı olmamak koşuluyla basit olmalıdır. Batı dünyası gibi örtünmek zorunda değiliz, böyle bir şeyi aramak zorunda da değiliz. Yeter ki kadını hayattan, çalışmaktan, insanlıktan ayıracak, meşru olmayacak dereceye getirilmemiş olsun... İslam ve Türk kadınlarının bilimde ve erdemde, çalışmada çok ileri gittiklerini, tarih bize söylemektedir.
Tanrı’nın Gölgesi, Osmanlı gücünün küresel etkisinin izini sürerek eski ve yeni dünyanın şeklinin belirlenmesinde İslam’ın ve Osmanlı İmparatorluğu’nun rolünü anlatıyor ve yenilikçi, hatta devrimci bir açıklama sunuyor. Son beş asırdır bu hikâyenin asıl kısmı profesyonel tarihçiler ve sıradan okurlar tarafından inkâr edildi veya görmezden gelindi.
Reklam
Farklı okullara ve edebi geleneklere mensup Sünni yazarların çok büyük bölümü, Şii İslam ve iç bölünmeleriyle ilgili doğru bilgi toplamakla hiç ilgilenmedi; çünkü İslama ilişkin bütün Şii yorumlarını doğru yorumdan sapma olarak ve bu yüzden kâfirlikle bir gördüler. Sünni Abbasi düzeninin meşruiyetine ve otoritesine meydan okuyan devrimci bir hareket şeklinde örgütlenen İsmaili Şiilere ilişkin değerlendirmelerinde özellikle haşindiler. Gerçekten de İsmaililer, Şiiliğin siyasal bakımdan en aktif kanadını temsil ediyorlardı; Abbasilerin kökünü kazımayı ve halifeliği, Şii cemaatin kabul ettiği Ali soyundan imamlara geri vermeyi amaçlayan dinsel-siyasal bir gündemleri vardı. Devrimci mesajları özellikle 3./9. yüzyıldan itibaren bütün İslam topraklarına yayıldı.
Felsefenin Temel likeleri diye bir kitap okuyup, bir gecede okuduğu her kelimeye hak verip, ertesi gün Devrimci Proleter Yeni Öncüye katılıp, üç gun sonra banka soygununda enselenip on yl yatanların hikayelerini duymuştum. Ya da İslam ve Yeni Ahlak, ya da Batlılaşma ihaneti gibi kitaplardan birini okuyup, bir gecede meyhaneden camiye geçip, buz gibi soğuk halıların üzerinde, gülsuyu kokular içinde elli yıl sonra gelecek ölümü sabırla beklemeye başlayanlar da biliyordum.
Amerika tam da o ölçüsüz kültürel heterojenliği nedeniyle gezegenin tüm ahlak bozukluklarının bir özetidir hiç kuşkusuz.
Sayfa 164Kitabı okudu
Müslümanların birliğinin gerçekleştirilmesinin imkânsız bir rüya olduğunu söylerken onlar aslında kendi hissettikleri güçsüzlüğü izhar ederler. Sözünü ettikleri imkânsızlık dünyada değil, onların kalplerinde hüküm sürer. Tüm Müslümanların birliği birilerinin icadı, şu veya bu devrimci ya da ideoloğun hoş temennisi değildir. Onun temelini Kur'an'ın meşhur "Müslümanlar kardeştir," sloganı oluşturur.
Reklam
Din için yeteneği olmayan bir toplumun, devrim için de yeteneği yoktur. Güçlü devrimci hareketlerin olduğu bölgelerde aynı zamanda dinî duygular da hâlâ canlılığını korumaktadır. Esas itibariyle dinî hüviyeti olan kardeşlik, dayanışma, adalet hisleri, devrimde dünyevi bir adalet, dünyevi bir cennet yaratmaya yöneliktir. Din de devrim de acı ve ızdırap içinde doğar, refah ve konfor içinde ölür. Gerçekten devam eden yalnızca onların gerçekleşme özlemidir. Gerçekleşmeleri aynı zamanda ölümleri demektir. Din de devrim de gerçekleşirken onları boğacak olan kurumları, yapıları doğurur. Resmi kurumlar hiçbir zaman ne devrimci ne de dindardır. Eğer devrim düşmanını dinde görmüşse o zaman bu, resmi din, kilise, ruhban sınıfı, hiyerarşi, yani kurumsal, sahte din olmuştur. Tam tersine sahte devrim, bir kurum, bürokrasi olarak devrim müttefikini bir kurum, bürokrasi olarak dinde bulmuştur. Devrim yalan söylemeye ve kendine ihanet etmeye başlayınca sahte dinle müşterek bir dil bulabilmiştir.
Sayfa 112
Evet, Filistin uluslarararası ve uygarlıklar arası bir savaşın mihveri mesafesindedir. Bu nedenle onu, birincil sorunumuz olarak görmeliyiz. İslam uygarlığını yeniden tesis edebilmek amacıyla mücahitlerimizi toplayabilmek ve de saflarımızı sıklaştırabilmek için onu, Emperyalizm ve yardakçılarına karşı mücadele vereceğimiz ilk cephe, tüm devrimci güçleri bir araya getirebileceğimiz bir nokta, çöküş dönemimizin artıklarını ve tortularını,aczimizi, tembelliğimizi, uygarlık alanındaki uyurgezerliğimizi, örgütsel plandaki uyuşukluğumuzu eritip yok edebileceğimiz bir pota olarak algılamalıyız. Bize düşen, bu mücadelenin ilk safları da yer almaya çabalamaktır. Kuşkusuz ki bu zafere dek sürecek bir devrimdir. “Allah, kendi dinine yardım edene elbette yardım eder. Doğrusu Allah kuvvetlidir, güçlüdür. “ Ekim 1982
Sayfa 99 - Bir YayıncılıkKitabı okudu
kronoloji/insanlık tarihindeki bazı önemli olaylar
MÖ Beş Milyon: Bilinen en eski insan benzeri maymun cinsi olan Australopithe- cus Afrika'da ortaya çıktı. MÖ İki Milyon: Homo habilis ve dişisi ellerini kullanarak yonttukları taşlarla aletler yapıyordu ve hâlâ Afrika'dan çıkmamışlardı. MÖ 1,5 Milyon: Meşaleyi homo erectus ve femina erecta devraldı. Gerçekten de ateşi keşfeden ilk
İslam'daki devrimci dalganın birkaç bileşeni vardır. Bunlardan biri de aşağılanma duygusudur.
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.