Hep aynı ses, aynı şarkı Aynı sağır gökyüzü Dilsiz bir deniz Kör bir düzen Hep aynı kör döğüşü Yalancı yüzler, aptalca bakışlar O iki yüzlü selamlar Hep aynı tempoda geçen manasız bir gün Hep o değişmeyen puslu ikindi üstleri Ve hep aynı yorgun, zoraki akşamlar
Şairler gibi sözcüklere tapıyoruz bu dilsiz dünyada anlam ve kelimelerin içinde bulunduğu koma prova ediyor başka yüzyılların aynalarında her kip kullanım hattında buruşuyor aşk yoksa ölüm de yok
Murathan Mungan
Murathan Mungan
Reklam
Çünkü Umut; Bazı insanların yaşamak için kendilerine sunduğu en iyi bahaneydi... Dilsiz Şair
Zaten insan, hatalarından ya ders alırdı. Ya da keyif... Dilsiz Şair
He's a shakespeare
Bana sırt çevirdinse bir kusurum yüzünden Anlatayım suçumun nedir aslı astarı; Bana topalsın dersen aksak yürürüm hemen: Savunmam üstlenirim yüklediğin suçları. Sen sokmak istedin ya beni başka biçime: Sevgilim senin bana vereceğin utancı Ben katmerli yaparım; arzun doğdu içime Tanışıklığı boğup oldum sana yabancı. Hiç yürümem seninle; dilsiz gibi dururum Canım gibi sevdiğim adını anmam artık Serde küfürbazlık var; belki boş bulunurum Ağzımdan kaçar diye şu eski tanışıklık. Vuruşurum kendime karşı senin uğruna; Nefret ettiğin kimse sevgi duymam ona.
Reklam
Renklerim günden güne dağılıyor kum ve çakıllar arasında unutulmaya yüz tutmuş dilsiz şarkılarıma eşlik edemiyordum artık Yüreklerin burcuna kanatsız uçabilmenin ve yeryüzündeki bütün kanatlıların kurtarıcısıydım eşikleri aşındıran cümlelerimle kuşatıcıydım oysa yalnız kendim için hiçbir şeydim
Herşey sessiz ve dilsiz. Bir kelam bile duyulmuyor. dumanı tepesine çıkıyor da sureti görünmüyor
Şah-ı merdanın dediği gibi (demediyse dahi) dilsiz mushafı insanlar konuşturuyor. Dünkü sidikliyi düşündüm biraz. Sağlıklı bir zihin, kutsal metinleri şeylere işaret etmek için kullanırken, ambale zihin metinler vasıtasıyla hakikati elinde tuttuğu zannına kapılıp şerikliğe soyunuyor. Bir diğer değişle, şeyleri kuşatmaya kalkışıyor. İşin kötüsü, tepki gösterip höt höt konuşmadığınız ya da tokadı basmadığınızda, iyi bir iş yaptığı zannıyla kart göstermeye devam ediyor. Çok değil bir yüzyıl evvelin ve daha öncesinin fukaha-fukara ilişkilerinin şiddetini düşündürüyor bu durum ister istemez. Mesela Yeşilçam'ın fakih, hoca, molla, kadı streotipleri karikatürize edilmişlerdiyse dahi, gökten zembille inmediler. "İrfan meclislerini işletmeye döndüren tarikat simsarı"ndan yalnızca bu çağda değil, ta İsmailiyye dailerinin Suriye ve Doğu Anadolu'da gezindiği zamanlarda da dem vurulmuş. Hikaye, bir çeşit eskimeyen yeni gibi.
Hişt hişt
Leylaklar açmış gördün mü Dallardan bahar inmiş, duydun mu? Karanlıklar içinde bir ışık Mor mor leylaklar.. Su uyandı, sen uyanmadın aşk olsun Salınıp çık, içine bahar dolsun Ne bu dünya böyle kalacak, ne geçmiş ziyan olacak Açacak akşamlardan mor leylaklar Gecelerden çiy düşmüş dallarına Dile gelmiş o dilsiz sevdalar Işığın var mı? Yak biraz, aydınlansın gecemiz Açayım deli gibi uyansın bu bahar Hişt hişt hişt hişt Hişt hişt hişt hişt
Reklam
Herkes bir köşede tükeniyor. Kimi katlanırken, kimi beklerken, kimi ararken. Günden güne eriyip gidiyoruz. Taki bizden bir iz kalmayıncaya dek... Dilsiz Şair
Yalnızlık
Yalnızlık kendimizi alıp kaçtığımız dilsiz bir attır; yelesi bakışlarımızda savrulur hep, nal sesleri duruşumuzda. Bu yüzden uzaklar atların topuklarında zonklar, biz uzaklarda. H.A.Toptaş Yalnızlıklar
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.