Şah-ı merdanın dediği gibi (demediyse dahi) dilsiz mushafı insanlar konuşturuyor. Dünkü sidikliyi düşündüm biraz. Sağlıklı bir zihin, kutsal metinleri şeylere işaret etmek için kullanırken, ambale zihin metinler vasıtasıyla hakikati elinde tuttuğu zannına kapılıp şerikliğe soyunuyor. Bir diğer değişle, şeyleri kuşatmaya kalkışıyor. İşin kötüsü, tepki gösterip höt höt konuşmadığınız ya da tokadı basmadığınızda, iyi bir iş yaptığı zannıyla kart göstermeye devam ediyor. Çok değil bir yüzyıl evvelin ve daha öncesinin fukaha-fukara ilişkilerinin şiddetini düşündürüyor bu durum ister istemez. Mesela Yeşilçam'ın fakih, hoca, molla, kadı streotipleri karikatürize edilmişlerdiyse dahi, gökten zembille inmediler. "İrfan meclislerini işletmeye döndüren tarikat simsarı"ndan yalnızca bu çağda değil, ta İsmailiyye dailerinin Suriye ve Doğu Anadolu'da gezindiği zamanlarda da dem vurulmuş. Hikaye, bir çeşit eskimeyen yeni gibi.