“Haritasız ve dümensiz kalmış, gideceği limanı olmayan bir gemiydi. Kendini akıntıya bırakıp sürüklenmek, en azından hareket etmek, hayatta kalmak demekti ki içini acıtan şey de buydu; yaşamak.”
Ah, insan o kadar fani ki, yaşadığından gerçekten emin olduğu bu dünyada bile, varlığının tek bir gerçek iz bıraktığı bu dünyada bile, sevdiklerinin ruhunda ve hatıralarında o da sönüp kaybolacak, hem de çok çabuk!
Bazı şeylerin bizde eksik olduğunu çok sık duyumsuyoruz, eksikliğini duyduğumuz şey de çoğunlukla bir başkasında varmış gibi geliyor bize, sahip olduklarımızın yanı sıra yüceltilen bir parça gönül huzurunu bile ona layık görüyoruz. Böylece şanslı kişinin, yani bizim hayal ürünümüz olan kişinin hiçbir eksiği kalmıyor.
Tanrı’nın bize her gün sunduğu güzel şeylerin tadını çıkaracak kadar kalbimizin kapıları açık olursa, başımıza gelen kötü şeylere katlanacak gücümüz olur.
Bak, ben hayatımda iki kere aşık oldum. Hem de adamakıllı. Her ikisinde de bunun sonsuz olduğuna, ancak ölümle sona edebileceğine inanmıştım. Her ikisi de sona erdi ve ben ölmedim.
Görkemli ve efendice sürdürdüğü işsiz yaşamıyla, iyi döşenmiş bir evde, çalışkan ve kaygılı insanlar arasında, hiçbir şeyle ilgilenmeden, tasasız ve kibar dolaşan, herkesin de hoşgörüp katlandığı güzel bir kediye benziyordu.
Güzelse, bir ihtiyaç değil bir istiğraktır.
O, susuz kalan bir dudak, yahut boş kalan bir uzatılmış el değildir.
Tutuşmuş bir kalptir, büyülenmiş bir ruhtur.
Şüphe yok ki her şey varlığınızın içinde yarı yarıya kucaklaşarak hareket ediyor, sevilen ve korkulan, tiksinilen ve kutlanan, istenilen ve kaçınılan her şey!
Halbuki gerçek asil insan şefkat ve merhametin üzerindeydi. Şefkat ve merhamet, kölelerin yeraltı hapishanelerinde icat edilmiş şeylerdi; sefiller ve güçsüzler ordusunun ıstırabından başka bir şey değillerdi.
Nietzsche haklıydı. Nietzche’nin kim olduğunu size anlatmakla vakit kaybetmeyeceğim ama haklıydı adam. Dünya güçlülere aittir; ticaretin ve simsarlığın çamurları içinde ağlayıp duranlara değil, aynı zamanda asil olan güçlülere.
Başarı, keyif aldığın şeyi yapmak değil, onu yaparken haz duymaktır. Bana anlatma. Ben bilirim. Sen de bilirsin. Güzellik seni incitir. Ebedi bir acıdır içinde, tedavi olmayan bir yaradır, ateşten bir bıçaktır.