Ah hissediyorum, bir şeyler olacak bana başıma kötü bir şey gelecek, böylesine bilinmezlikler içinde yaşamaya dayanamıyorum. Bir umudumun olmaması, başıma nelerin geleceğini kestirememem perişan ediyor beni. Geriye bakınca da dehşete kapılıyorum. Öylesine acı şeyler geçti ki başımdan anımsayınca yüreğim sıkışıyor. Beni mahveden o kötü insanlara
06:26:31.35
Ciddi bir yol gidiyor, Zaman, mekân, olay birbirinden ayrılınca. Yağmur yağıyor ve bütün hisler rögar kapaklarına, Ağlayacaksa insan neye olduğunu bilmeden, Düşününce hevesi kaçar. Kimse bir hiç uğruna gelip giderken, Kalem herkese bir tercüman olmaya çalışırken, Artık oda yoruluyor ve susuyor. Sustuğu belki de bir kurtuluş, Çünkü bekleyince
Reklam
Kütüphanemi topladım, eski kitapları koliledim, yeni aldığım terlikleri giydim, yayla çorbası yaptım, hafif yağmur ve soğuk var dışarıda kalan insanları çaresiz hayvanları düşündüm, şimdi de yaz gelince bolca meyve ağacı dikip yüzerim diye düşünüyorum. Galiba yaşlandım ya da yaşlanıyorum var mı bir fikri olan? 😁🥹
‘’Ne istediğini anladım sonunda. Perdeyi kaldırıp, pencereyi açmamızı istiyordu. Gün ışığını, doğayı, güneşi son bir kez daha görmek istemişti galiba. Perdeyi çektim. Ne var ki doğmak üzere olan gün de, Pokrovski’nin yavaş yavaş sönen zavallı hayatı gibi hüzün dolu, kasvetliydi. Güneş görünmüyordu. Simsiyah yağmur bulutları kaplamıştı gökyüzünü. Çiseleyen yağmur camlara vuruyor, soğuk, kirli çizgiler çizerek aşağı sızıyordu. Puslu, insanı karamsarlığa salan bir hava vardı dışarıda. Yeni doğan günün soluk ışıkları odaya kadar zorla sokuluyor, tasvirin önünde yanan lambanın cılız ışığını güç bastırıyordu. Ölüm döşeğinde Pokrovski üzgün, hüzünlü baktı bana, başını salladı. Bir dakika sonra öldü.’’
14 öğeden 11 ile 14 arasındakiler gösteriliyor.