Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
‘’Ne istediğini anladım sonunda. Perdeyi kaldırıp, pencereyi açmamızı istiyordu. Gün ışığını, doğayı, güneşi son bir kez daha görmek istemişti galiba. Perdeyi çektim. Ne var ki doğmak üzere olan gün de, Pokrovski’nin yavaş yavaş sönen zavallı hayatı gibi hüzün dolu, kasvetliydi. Güneş görünmüyordu. Simsiyah yağmur bulutları kaplamıştı gökyüzünü. Çiseleyen yağmur camlara vuruyor, soğuk, kirli çizgiler çizerek aşağı sızıyordu. Puslu, insanı karamsarlığa salan bir hava vardı dışarıda. Yeni doğan günün soluk ışıkları odaya kadar zorla sokuluyor, tasvirin önünde yanan lambanın cılız ışığını güç bastırıyordu. Ölüm döşeğinde Pokrovski üzgün, hüzünlü baktı bana, başını salladı. Bir dakika sonra öldü.’’
Kütüphanemi topladım, eski kitapları koliledim, yeni aldığım terlikleri giydim, yayla çorbası yaptım, hafif yağmur ve soğuk var dışarıda kalan insanları çaresiz hayvanları düşündüm, şimdi de yaz gelince bolca meyve ağacı dikip yüzerim diye düşünüyorum. Galiba yaşlandım ya da yaşlanıyorum var mı bir fikri olan? 😁🥹
Reklam
06:26:31.35
Ciddi bir yol gidiyor, Zaman, mekân, olay birbirinden ayrılınca. Yağmur yağıyor ve bütün hisler rögar kapaklarına, Ağlayacaksa insan neye olduğunu bilmeden, Düşününce hevesi kaçar. Kimse bir hiç uğruna gelip giderken, Kalem herkese bir tercüman olmaya çalışırken, Artık oda yoruluyor ve susuyor. Sustuğu belki de bir kurtuluş, Çünkü bekleyince
Sayıklama ve Çağrışımlardan Rüyâlara 8 Ocak 2023 “Bir âlem kurulur gibi yeniden Baştanbaşa hayâl, düşünce, rüyâ”
Ah hissediyorum, bir şeyler olacak bana başıma kötü bir şey gelecek, böylesine bilinmezlikler içinde yaşamaya dayanamıyorum. Bir umudumun olmaması, başıma nelerin geleceğini kestirememem perişan ediyor beni. Geriye bakınca da dehşete kapılıyorum. Öylesine acı şeyler geçti ki başımdan anımsayınca yüreğim sıkışıyor. Beni mahveden o kötü insanlara
327 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
Vicdanın varsa, kurtuluşun yok!
“İnsan, eğer insan kalacaksa, taraf tutmak zorundadır.” Graham Greene’den yapılan bu alıntıyla başlayan roman, insanın şahit olduğu haksızlıklara, adaletsizliklere ne kadar katlanacağı, vicdanıyla ne yapacağı sorusuna bir cevap arama çabasıdır. Başkahramanımız, 32 yaşında, babasına benzemekten korkan, başarısız ve mutsuz bir tiyatro oyuncusu olan
Kusma Kulübü
Kusma KulübüMehmet Eroğlu · İletişim Yayınevi · 2013248 okunma
Reklam
Bu satırları yazdığım gece saatlerinde dışarıda yağmur yağıyor. Havalandırma kapalı olduğundan yağmura dokunamıyoruz ama onu duyuyoruz. Bazen diğer hücrelerden kapıya vurma ve slogan sesleri gelir. Bu gece yine protesto var, sesleri araya karışıyor. Ortam güzel yani. Hatta biraz zorlasak hücremize romantik bile diyebiliriz! Dolayısıyla yukarıdaki şu, “hücre” kısmını, meseleyi dramatize veya ajite etmek için söylemiyorum. Üstelik kaçak çayımız da var. Kantinden alıyoruz. İthal çay diye geçiyor. Vergisi ödendi mi kaçak çay olmaktan çıksa da biz kaçak çay demekten vazgeçmiyoruz. Kaçak olunca daha çok seviyoruz galiba. Kaldı ki, ödenen vergiyi çayın bizzat kendisi değil hükümet cebe indirdiğinden çay her durumda kaçak kalıyor. Hal böyle olunca hırsız dışarıda, bir kaçakla bir rehine hücrede oluveriyor. Çok adaletsizce Yargıç Bey. Ama güzel. Çay yani. Selahattin Demirtaş
BENEKLİ KURDELA Karnım doyunca, eski defterleri karıştırdım. Sekiz yıldan beri dostum olan Sherlock Holmes’un yöntemlerini incelemekteyim. Notlarıma göz gezdirdiğim zaman, olağanüstü yetmiş meseleye rastlıyorum. Feci, komik, acayip olanları var, ama hiç biri sıradan, basit değil. Sebebi meydanda, Holmes herhangi bir işle uğraşmaz, o para
32 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.