Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Kütüphanemi topladım, eski kitapları koliledim, yeni aldığım terlikleri giydim, yayla çorbası yaptım, hafif yağmur ve soğuk var dışarıda kalan insanları çaresiz hayvanları düşündüm, şimdi de yaz gelince bolca meyve ağacı dikip yüzerim diye düşünüyorum. Galiba yaşlandım ya da yaşlanıyorum var mı bir fikri olan? 😁🥹
‘’Ne istediğini anladım sonunda. Perdeyi kaldırıp, pencereyi açmamızı istiyordu. Gün ışığını, doğayı, güneşi son bir kez daha görmek istemişti galiba. Perdeyi çektim. Ne var ki doğmak üzere olan gün de, Pokrovski’nin yavaş yavaş sönen zavallı hayatı gibi hüzün dolu, kasvetliydi. Güneş görünmüyordu. Simsiyah yağmur bulutları kaplamıştı gökyüzünü. Çiseleyen yağmur camlara vuruyor, soğuk, kirli çizgiler çizerek aşağı sızıyordu. Puslu, insanı karamsarlığa salan bir hava vardı dışarıda. Yeni doğan günün soluk ışıkları odaya kadar zorla sokuluyor, tasvirin önünde yanan lambanın cılız ışığını güç bastırıyordu. Ölüm döşeğinde Pokrovski üzgün, hüzünlü baktı bana, başını salladı. Bir dakika sonra öldü.’’
Reklam
....YOUR LİFE YOUR WORLD YOUR RULES..
..............👤 MY 👤 TALK 👤 BOX👤............. 100/1️⃣0️⃣0️⃣ PROFİLLERDE “Paylaştığım alıntılar onlara katıldığım anlamına gelmemektedir.” ŞEKLİNDE bilgilendirme notlarına rast geliyorum. 🤔 O halde, alıntılarınızı yorumlayın yanlış tanınmak istemiyorsanız. Yorum alanı diye bir şey var çok şükür. Böylelikle sadece yazarlara hizmet etmemiş ve
Pardon/Gökhan Özcan
Pardon, sizi ne zaman karşımda görsem elim kolum birbirine dolanıyor. Sonra saatlerce kendimi çözmeye çalışıyorum. Pardon, ben sizin yazdığınız bütün kitapları okudum ve inanın çok yoruldum. Lütfen kitap yazmaya biraz ara verir misiniz? Pardon, beni hatırlamadınız değil mi? Ben de sizi hatırlamadım! O halde lüzumsuz yere kucaklaşmayalım
Şubat Ayı Hikaye Etkinliği - Başka Bir Gün, Başka Bir Sonla
Hiç unutmuyorum, onu ilk kez Lozan’da gördüm, hani o Catherine’nin doğum yaptığı hastanede. Frederick’in arkasından beni izliyordu sanki. Başta dikkat etmedim fazla. Olayın yoğunluğu içindeydim sahnedeki herkes gibi. Ama o çakır gözleri üzerinde hisseden her genç kız gibi ben de takıldım sonra. Utanıyordum ama bakmadan da duramıyordum. Bir süre
Ah hissediyorum, bir şeyler olacak bana başıma kötü bir şey gelecek, böylesine bilinmezlikler içinde yaşamaya dayanamıyorum. Bir umudumun olmaması, başıma nelerin geleceğini kestirememem perişan ediyor beni. Geriye bakınca da dehşete kapılıyorum. Öylesine acı şeyler geçti ki başımdan anımsayınca yüreğim sıkışıyor. Beni mahveden o kötü insanlara
Reklam
Saat 06:21, 30 Ocak Perşembe günündeyim, günündeyiz. Belki bunu sadece ben yazıyor ve ben okuyor olacağım. Ya da şu anda tuvaletin ışığını açan annem ya da babamda okuyacaktır. Kimin okuduğunun bir önemi yok aslında. Ne anlattığımın bir önemi var. Bu arada bu saatte babam uyanmıştır. Tek işe giden o. Her neyse... 16 Ocak yine bir perşembe gününden
06:26:31.35
Ciddi bir yol gidiyor, Zaman, mekân, olay birbirinden ayrılınca. Yağmur yağıyor ve bütün hisler rögar kapaklarına, Ağlayacaksa insan neye olduğunu bilmeden, Düşününce hevesi kaçar. Kimse bir hiç uğruna gelip giderken, Kalem herkese bir tercüman olmaya çalışırken, Artık oda yoruluyor ve susuyor. Sustuğu belki de bir kurtuluş, Çünkü bekleyince
Bazen sanki karşısında biri varmış gibi konuşup, çok değişik bir ses tonuyla gülüyordu. Zaman zaman birden öfkeyle bir bağırıyordu ki, neye uğradığımızı şaşırıyorduk. Ben de de panik atak başlamıştı. Yerinden kıpırdarsa, ben aniden çok korkuyordum. Yanımda bir başkası yükses sesle konuşsa, öksürse çok korkuyordum. O sinirlenince elim ayağıma
32 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.