Kafamın çok yoğun olduğu bir zamanda bana nefes aldırdı bu kitap. Genç arkadaşımı çoğu insanda olmayan cesaretten ötürü tebrik ediyorum. Biz konforlu sandığımız hapishanelerde yaşarken o özgürlüğünün tadını çıkarıyor. Biz belki yaşayamayacağımız bir emekliliğe uğraşırken o an’da kalıyor. Anlatım üslubuna bayıldım, okumayıp yaşıyor gibi hissediyorsunuz. Ben bilmediğim her yerde internetten aratıp destekledim bu resim kalitesi kısmında da böyle oldu. Beni üzen tek şey; yayınevi kullanılan fotoğrafları daha düzgün basabilirdi bazıları çok anlaşılmıyor maalesef. “Kuş yiyen örümcek” beni de zıplattı. Kitabın devamını merakla bekliyorum.
Oysaki varlığımızı, alın terimizi eşyalara harcamamalıydık. Bir gömlek, bir tişört, bir pantolon bir insanı daha güzel yapmaz. Konuşma şeklin, aklın mimiklerin, bakışın, gülüşün, kendine ve diğer insanlara hatta diğer bütün canlılara verdiğin değer ve saygı seni güzel kılar. Daha fazla eşya satın almak yerine anılar biriktirmeli. Daha fazla şeye sahip olmak yerine yaşamayı tercih etmeli. En büyük zenginlik sahip olduğumuz anılar ve tecrübelerde. Bunları parayla satın alamazsınız.
Kitabı bitirdim ama şokundan hala kurtulamadım. Bazı düşünceler için din dil ırk fark etmiyor diye düşündüm. Aile içi şiddet her yerde aynı. Fiziksel olsun, ruhsal olsun. Coğrafya da engel değil, hiç bilmediğimiz biryerlerde karşımıza böyle şeyler çıkabilir. Sadece ülkemizde olmuyor yani. Hala şaşıracak çok şeyimiz var. Mutlaka okunması gereken kitaplardan. Gerçek yaşanmış hayatlar farklı bakış açılarımıza yön veriyor. Tek hoşuma gitmeyen nokta; ilk başta her ayrıntının çok açık ve net anlatılmasına karşı kitabın sonralarında geçiştirilmiş hissi vermesi. Gerçi bunun yazarın psikolojik durumu göze alındığında tolere edilebileceğini düşünüyorum. Her insan şanslı ve güzel bir ailede doğmuyor. Aile seçme şansımız olsaydı her yer daha yaşanılabilir bir yer olurdu. Ama biz insanoğlu onu da mahvederdik…
Üstünde incecik pilili, koyu mor bir elbise vardı. Eteğinin boyu dizinin birkaç santim üstündeydi ve ben bir an için fahişe elbisesi olduğunu düşündüm, ta ki Laura onu Paris’teyken babasının aldığını söyleyene dek. İnsanın babasından gelen bir hediye edepsiz olamazdı. Babasının verdiği hediye bana kadının fahişe olmadığının kati göstergesi gibi gelirdi. Bu uyumsuzlukla -sevilen kız evlada verilmiş fahişe elbisesi gibi bir elbise- yemek bitip tabaklar kaldırılana dek epeyce mücadele ettim.
Kızımın sipariş vermiş olduğu bit kitap. Uzun zamandır okuduğu kitapları seçerek sipariş vermeyi bırakmıştım. Hata yapmışım. Öncelikle bence bazı kitaplarda da +18 ibaresi olmalı. Bizim kültürümüzün içinde olduğu bir topluluğa uygun değil. Şiir kitabı denemedir, çok güzel duygular aktarılmış olabilir. Edebi olarak bakmak lazım diye düşünüyorum. Yani yazar travmasını veya bir travmayı şiirle anlatmış ama okuyucu kitlesi bunu nasıl karşılayacak o önemli. İki satırda engin bir düşünce anlatılmış da sanki boş bir sayfa bırakılmış. Şiir mi deneme mi ne olduğunu anlayamadan 1 saatte bitti. Okuyana ne katacak tartışılır.
Süt ve BalRupi Kaur · Pegasus Yayınları · 20176,9bin okunma