Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Enflasyonun düşük gelirliler için daha zor olduğu düşünülür. Düşük gelirliler, yüksek gelirlilere göre varlıklarının büyük kısmını nakit olarak tutarlar. Yüksek gelirlilerin de elbette nakitleri vardır fakat varlıklarının büyük kısmını diğer reel ve finansal varlıklarda bulundurma olasılıkları daha fazladır. Yoksullar, enflasyonun bedelini daha ağır öder çünkü bu, esas varlıkları olan nakit parayı yok eder. Yüksek gelirliler, değeri enflasyonla artan varlıklarlar tutarak enflasyonun etkisinin bir miktarını telafi edebilirler.
Sayfa 193Kitabı okudu
"Savaşta" dedi işçi, "zayıflar güçlülerin kölesi olur, barışta da yoksullar zenginlerin kölesi olur. Yaşamak için çalışmaya mecburuz; bize verdikleri ücret o kadar düşük ki, yaşamamıza yetmiyor, ölüyoruz. Bütün gün onlar için uğraşıp didiniyoruz; onlar sandıklarını altınla dolduruyor, bizimse çocuklarımız vakitsiz solup gidiyor, sevdiklerimizin yüzü sertleşip fesatlaşıyor. Üzümü biz eziyoruz, şarabı başkası içiyor. Mısırı biz ekiyoruz ama soframız boş. Kimse görmese de zincirlerimiz var; bize özgür dense de köleyiz."
Sayfa 62 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Reklam
Irak kuraklık sorununu aşmak için hibrit tohumu "mexipak"i. Meksika ve Amerika'dan ithal etti. Tabii ki söylenmedi ama bu tohumlar ortalama 7.9 mikrogram cıva içeriyordu. Bile bile Irak'a çok düşük fiyata sattılar ( Sosyalist BAAS o zamanlar petrolü millileştirmişti!) Cıva kaplı tohumlar yüzlerce insan ve hayvanları zehirleyerek can vermesine sebep oldu. Irak bugün dünyanın en yüksek parkinson hastalığına sahip!( Parkinson belirtileri cıva zehirlenmesi bu hastaliga sebep oluyor) İşte ... Mesele buydu! Irak'taki BAAS gibi bağımsızlıkçı hareketler gıda ile kontrol edilecekti! Başkaldıran yoksullar zehirlenerek öldürülecekti.
Kimse kendini kandırmasın. Dünyanın yaşam kalitesi en düşük şehirlerinden birinde yaşıyoruz. O şehrin adı İstanbul. Sağlıksız, konforsuz, kalitesiz, emniyetsiz, pahalı ve estetikten yoksun bir kent. İnsan için değil dört tekerli, iki tekerli makineler için, para için, ticaret için şekillenmiş sevimsiz bir kent. Koskoca iki imparatorluk mirasını acımasızca talan edip yerine ahmakça bir kaos koymuşuz, adına“medeniyet” diyerek kendimizi kandırıyoruz. Bugün İstanbul, özellikle orta sınıf ve yoksullar için bir kabusa dönüşmüş halde ve bunu kendi tercihlerimizle biz başardık. #GaffarYakınca
"savaşta," dedi işçi, "zayıflar güçlülerin kölesi olur, barışta da yoksullar zenginlerin kölesi olur. yaşamak için çalışmaya mecburuz; bize verdikleri ücret o kadar düşük ki, yaşamamıza yetmiyor, ölüyoruz. bütün gün onlar için uğraşıp didiniyoruz; onlar sandıklarını altınla dolduruyor, bizimse çocuklarımız vakitsiz solup gidiyor, sevdiklerimizin yüzü sertleşip fesatlaşıyor. üzümü biz eziyoruz, şarabı başkası içiyor. mısırı biz ekiyoruz ama soframız boş. kimse görmese de zincirlerimiz var; bize özgür dense de köleyiz."
"Burası özgür bir ülke" dedi genç Kral. "Kimsenin kölesi değilsin ki." "Savaşta" dedi işçi, "zayıflar güçlülerin kölesi olur, barışta da yoksullar zenginlerin kölesi olur. Yaşamak için çalışmaya mecburuz; bize verdikleri ücret o kadar düşük ki yaşamamıza yetmiyor, ölüyoruz. Bütün gün olanlar için uğraşıp didiniyoruz; onlar sandıklarını altınla dolduruyor, bizimse çocuklarımız vakitsiz solup gidiyor, sevdiklerimizin yüzü sertleşip fesatlaşıyor. Üzümü biz eziyoruz, şarabı başkası içiyor. Mısırı biz ekiyoruz ama soframız boş. Kimse görmese de zincirlerimiz var; bize özgür dense de köleyiz. "
Reklam
"Burası özgür bir ülke," dedi genç Kral, "kimsenin kölesi değilsin ki." "Savaşta," dedi işçi, "zayıflar güçlülerin kölesi olur, barışta da yoksullar zenginlerin kölesi olur. Yaşamak için çalışmaya mecburuz; bize verdikleri ücret o kadar düşük ki, yaşamamıza yetmiyor, ölüyoruz. Bütün gün onlar için uğraşıp didiniyoruz; onlar sandıklarını altınla dolduruyor, bizimse çocuklarımız vakitsiz solup gidiyor, sevdiklerimizin yüzü sertleşip fesatlaşıyor. Üzümü biz eziyoruz, şarabı başkası içiyor. Mısırı biz ekiyoruz, ama soframız boş. Kimse görmese de zincirlerimiz var; bize özgür dense de köleyiz." "Herkesin durumu aynı mı?" diye sordu genç Kral. "Herkesin durumu aynı," dedi işçi; "genç, yaşlı, kadın, erkek, çocuk, ihtiyar, fark etmez. Tüccarlar kanımızı kurutsa da, onlara boyun eğmek zorundayız. Rahip atının üstünde geçip gider, tespihini çeker, bizi umursayan yok. Yoksulluk aç gözleriyle güneş girmeyen sokaklarımızda kol gezer, onu donuk yüzüyle Günah izler. Sabahları bizi Sefalet uyandırır, geceleri Utanç başımızı bekler. Ama bütün bunlardan sana ne? Sen bizden biri değilsin. Yüzün fazlasıyla mutlu senin."
Sayfa 62 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
"Efendimiz!" dedi işçi acı acı. "O da benim gibi bir adam. Aramızda tek fark var: Ben paçavralar içinde dolaşıyorum, o güzel giysiler içinde; benim açlıktan başım dönüyor, o fazla yemekten mustarip." "Burası özgür bir ülke," dedi genç Kral, "kimsenin kölesi değilsin ki." "Savaşta." dedi işçi, "zayıflar güçlülerin kölesi olur, barışta da yoksullar zenginlerin kölesi olur. Yaşamak için çalışmaya mecburuz; bize verdikleri ücret o kadar düşük ki, yaşamamıza yetmiyor, ölüyoruz. Bütün gün onlar için uğraşıp didiniyoruz; onlar sandıklarını altınla dolduruyor, bizimse çocuklarımız vakitsiz solup gidiyor, sevdiklerimizin yüzü sertleşip fesatlaşıyor. Üzümü biz eziyoruz, şarabı başkası içiyor. Mısırı biz ekiyoruz, ama soframız boş. Kimse görmese de zincirlerimiz var; bize özgür dense de köleyiz." "Herkesin durumu aynı mı?" diye sordu genç Kral. "Herkesin durumu aynı," dedi işçi; "genç, yaşlı, kadın, erkek, çocuk, ihtiyar, fark etmez. Tüccarlar kanımızı kurutsa da, onlara boyun eğmek zorundayız. Rahip atının üstünde geçip gider, tespihini çeker, bizi umursayan yok. Yoksulluk aç gözleriyle güneş girmeyen sokaklarımızda kol gezer, onu donuk yüzüyle Günah izler. Sabahları bizi Sefalet uyandırır, geceleri Utanç başımızı bekler.
Sayfa 62 - Genç KralKitabı okudu
174 öğeden 111 ile 120 arasındakiler gösteriliyor.